Tan Oral tarafindan hazirlanan Tarihi Kentler Birligi logosu Avrupa Tarihi Kentler Birligi
Tarihi Kentler Birligi


Eylül 30, 2003
TKB İzmir Buluşması
Kuşadası- Güvercinada



“Kuşadası’nda Karar Günleri”
Prof. Dr. Metin Sözen



Bugünün metropolünden dünün metropollerine uzun bir yürüyüş yaptık. İzmir, Kula, Ödemiş, Tire, Kuşadası... 1975’de Safranbolu’da ilk afişi yapıştırdığımız günlerde afişlere “Kendini Koruyan Kent”leri yazdırmıştım. Bugün, 2003’de 123 belediye, 80 Valilik... İşte kendini koruyan kentler. Yapmakta olduğumuz şey, artık ülke için tüm dünyada sorun olan durumdan dönüştür. Bugün “Artık çok geç“diyenlere “Hala geç değil” diyorum. Önemli olan içinin daha az yorularak ve hangi yöntemlerle doldurulacağı açıkları bulmak, onları araştırmak. Biz, korumanın halkla birlikte olacağını savunuyor, bu konuda bilinç yaratmaya çalışıyoruz. Böyelece hem halk hem de kendimiz bilinçleniyoruz.

Havza boyutundan bölge boyutunda örgütlenmeye yöneleceğiz. Bu, 2004 yılındaki programımızı da şekillendirecek.

“Kuşadası öldü” dediler. “Kuşadası başkası için öldü” dedim. Turizmden gelen paraların nerelere gittiğini bilmiyoruz. Ama gidenin ne olduğunu biliyoruz. Doğanın, kültürel kimliğin “gittiğini” biliyoruz. Bunun için “havza – bölge – ülke boyutunda koruma” diyoruz. 30 yıldır yanlış yapılan yerde, 3 yılda doğrualr gösterildi.

Kuşadası’na mesajım şudur: Kuşadası çok büyük para kazanabilir ama Kuşadalı’lar şunu bilmelidirler ki yanlıştan doğruya dönüldükten sonra, bir kere daha yanlış yapılırsa, fırsat kaçırılmış olur. Kuşadası hem yanlışı hem doğruyu taşıyor. Artık az kazansınlar ama onurlu yaşasınlar!

Buradaki Tarihi Kentler Birliği üyesi belediye başkanlarımızın hepsi tarafsızdırlar. Bu bilinçli bir tarafsızlıktır. Yoksa kimse tarafsız değildir. Bilinçli tarafsızlık, nerede, kimden yana olunursa olunsun, dorunun yanında olmaktır. Bu bağlamda, onurlu ve ciddi bir ülkenin vatandaşları olarak biz geriye adım atmayacağız...

-Bu arada Metin Sözen'den Kula’da yaptığı konuşmadan bir özet geçmesi isteniyor-

Kula’da söylediğimi burada da tekrarlayayım. Kadınlarımıza duyduğum saygı sonsuzdur. Bu iş yalnız erkek aklı ile yürümez. Onların yaratıcılığı, onların zekası, onların hayatı taşıyan gücü devreye katılmazsa ne koruma ne onurlu bir yaşam mümkündür!

-Nidalar..-

“Evet, salt erkek aklı ile yürümediği de meydanda zaten!...”

Sözen, burada konuşmasını kesip, sözü katılımcılara geçiriyor...
Bir Kuşadalı
Bizim de dostlarımızla konuştuklarımız aşağı yukarı hep aynı bunlar. Ama piyasa denen canavarın etkisi altında olan Kuşadası maalesef bunun da acısnı ilk çeken oldu hep... Dönüşümün bugün daha çok paylaşanı var. Bizim kazancımız Kuşadası Kent Meclisi’dir. Geçen dönemlerde konuşamaz durumdaydık. Oysa Kent Meclisi’nde herşey konuşulmaktadır. Bzi hem öğretmen hem de öğrenci durumundayız. Bu konuda geriye dönmezsek tabii...

Hasan ...Kuşadasında Türkiye’nin heryerinden gelip yerleşmiş insanlar var. Bunlar rant elde edip varlıklarını artırma noktasındalar. Asıl Kuşadalı’lar bu olgunun içinde değiller zaten...

Ahmet Duran Ünverdi, Niksar Belediye Başkanı
Kelkit Platformu’nu kurduk biz. Yöremizi tanıma, tanıtma ve işbirliği konularında İstanbul’da Taksim’de büyük bir etkinlik yaptık. Onbin kişi İstiklal Caddesinde yürüyerek bu etkinliğe katıldı. Havza boyutunda işbirliğinin tekil çalışmalardan daha yararlı olduğuna inandık.

Metin SözenKuşadası da konunun havza boyutunda ele alınması ile daha kolay sesini duyuracaktır...

Temel Koçaklar, Vali
Kültürümüz için Anadolu’nun her tarafında yanlışlıklar yapıldı. Artık yanlışlık yapılamayacak çünkü artık sizler varsınız. Biz Kuşadası’nın sorunlarına ortağız. Mardin’in sorunlarına ortağız. Çünkü stk’lar ile halk ile bütünleşme yolunda ilerliyoruz. Bizde de Kent Konseyi kuruldu ve çalışmalar devam ediyor.

Nilgün .... Avukat, Kuşadası Barosu
Namussuzlukla hem mücadele edilmedi, hem de namussuzluktan nasıl pay alınacağının hesabı yapıldı. Bunu da itiraf edelim!

Kaymakam
Eğer birlikte davranılırsa bu güçlük de aşılabilir, bu güçlük yenilebilir.

Vali Yardımcısı
Aydın’da bir Kent Meclisi karar alırken, 8bin kişinin de fikri alındı. Aslında kent meclisleri yasal hale getirilmeli.

Metin SözenOrtak akıl için herkese kent müzelerini tavsiye ediyoruz. Arkeolojik kazıların desteklenmesi konusunda Kuşadası’nı tebrik ediyorum. Çok ufak kaynaklarla bu işlerin yürütülmesi sağlkandı. Bu seneyi kültürle turizmi birleştirrmekle vakit kaybederken bakanlık...

Oktay Ekinci

15 yıl önce merhum Recep Yazıcıoğlu bir toplantı düzenlemişti. Toplantının başlığı neydi biliyor musunuz? “Ah Kuşadası Vah Kuşadası Dememek İçin!”
Sonuçta bir bildirge yayınlanmıştı. 3 önemli başlıkla:
1- Yerel demokrasi. (Yazıcıoğlu bunun çok üzerinde dururdu. Nitekim işte bugün Kent Meclisi kurulmuş.)
2- Yanlışlar durmalı. (Belediye Başkanı sabah toplantısında “ne oldu ise 1985’ten sonra oldu” dedi, çünkü kentlere verilen imar yetkisi ile rant yaratılması da gündeme gelmişti) .

Eğer Kuşadası tarihi bir kent olmasa idi yapılacak hiçbir şey yoktu. Tarih bu kadar da kurtarıcıdır işte. Bu arada Belediye Başkanı’nın Cephane Sokak’ta doğduğunu öğrendim. Ama yine öğrendim ki orada oturmuyor. Onu orada oturmaya, doğduğu sokakta yaşamaya davet ediyorum!

Metin SözenŞimdi hep beraber ayağa kalkalım, ve hepimizi alkışlayalım!

(Not: TKB İzmir Buluşması ile ilgili diğer resimler de daha sonra yuklenecek!)



Kuşadası Buluşması
“Kuşadası Kimliğini Yeniden Kazanıyor”
TKB İzmir Buluşması bugün (28 Eylül 2003,Pazar) Kuşadası’nda “Kuşadası Buluşması” başlığı altında sürüyor.

Bir gün önce İzmir’de yapılan “İzmir Forumu”ndan sonra katılımcılar ve İzmirliler önce Bozdağ- Gölcük’e, oradan Birgi ve Ödemiş’e, Ödemiş’ten da Tire’ye uğrayarak inceleme gezilerini sürdürmüşlerdi... Gecenin geç saatlerinde Kuşadası’na ulaşılmış, çeşitli otellere dağılınmış... Şimdi de “Pine Bay” tatil köyünün toplantı salonunda “Kuşadası Kimliğini Yeniden Kazanıyor” başlıklı toplantı yapılacak.



Kuşadası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan açılış konuşmasını yapıyor:

“Uzun süreden beri araya aracılar sokarak, baskılar kurarak TKB’ni nihayet Kuşadası’na getirebildik. Kuşadası turizmi Türkiye’ye getiren yer... Bugün de Türkiye’nin turizm girdilerinin %20’sini Kuşadası sağlıyor... Kimse bize sahip çıkmadı ve bugün geldiğimiz noktada turizm adına bizler, Türkiye adına sizler hep birlikte üzülüyoruz. Çünkü bir kentte ne yapılmaması gerekiyorsa burada yapıldı. Ama artık harekete geçtik. Seçim kaygılarını bir tarafa atıp, esnafımı kırma pahasına, TKB’den aldıklarımı yerine getirmek için yaptım bunları... Destek bekliyoruz şimdi. Birazdan yapacağımız sunumda da göreceksiniz... Yaptıklarımızın sonucu Kuşadası’nın kimliğini geri kazanması için atılan adımlardır. Bizi yüreklendirin, notumuzu biraz yükseltin lütfen”!

Oktay Ekinci, TKB Genel Danışmanı

“Değerli katılımcılar,
Bu konuşma tarihi bir konuşmadır çünkü Kuşadası Belediye Başkanının anlattıkları bütün Türkiye için geçerlidir. Başkanın böyle konuşmasına yol açan şey bizim buraya duyduğumuz sevgi ve saygıdır. Ama üzülmesin bütün Türkiye benzer durumda ve TKB’nin kuruluş gerekçesi de budur. Son 2,5 yıl içinde yaptığımız toplantılarla yaptığımız şey sadece konuyu gündeme getirmekten ibaret değil. Bu birliğe üye olunmasından ötürü yeni br proje başlatan belediye sayısı 70’ten fazladır. Bir tarihi kent hiçbir zaman kimliğini tümden yitiremez ama yeniden kimlikle buluşmak çok zahmetli olabilir. O yüzden Kuşadası toplantısının adını da bu yolda koyduk.”

Ömer Eru, Vali Vekili
“(Teşekkür mesajları)... Bu toplantıdan çıkacak sonuçların uygarlık vadisi dediğimiz bu bölgede hayırlı gelişmelere vesile olmasını diliyoruz. (Eru, yöredeki tarihi ve kültürel miras ögelerinin ve ören yerlerinin bir dökümünü yapıyor)... İlimiz geçmişin kültürel mirasını günümüzle buluşturan bir merkez olarak işlevini sürdürüyor. Belediyeler tarihi yapıları gecekondu istilasından kurtarmalıdır. En iyi örneklerden biri bu bağlamda Kayseri. Yeni arsalar üretilip, göçmenler oraya yerleştiriyor.”

İris Şentürk
TKB Adına- (Antakya Belediye Başkanı)

Yaklaşık 20-25 gün önce Avrupa Tarihi Kentler Birliğine TKB’ni temsilen katıldım. Türkiye TKB’nin sunumunu orada yaptığımızda, bütün diğer 12 üye ülkenin başkanları şaşırdılar ve bu kadar kısa sürede bu güzel gelişmeleri yakalayabilmeinin gizni sordular bana... Ben de Metin Hocamızdan, Oktay Bey’den, onların yönlendirmelerinden, danışma kurulumuzdan, tüm üye belediye başkanlarımızdan sözettim. Kuşadası da başaracaktır eminim...”



KUŞADASI İNCELEME TURU
(Yeni resimler gelecek)







TKB İzmir Buluşması – 3. Gün
27 Eylül 2003, Cumartesi
İzmir Forumu
Oktay Ekinci forumu yönetti...

Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu

Prof. Abbasoğlu, TKB’nin açtığı çığırı bir “Seferberlik Türküsü”ne benzetti ve ören yerlerinin ve müze gelirlerinin bulundukları yerlere harcanması gerektiğinin altını çizdi. Abbasoğlu, yerel yönetimlere düşen başlıca görevlerin; “Doğru ve uygulanabilir planlarla, yasal prosedürleri yerine getirerek, doğru uzmanlarla işbirliği yaparak, devletin katkısından ayrı olarak sürekliliği sağlayacak bir fon yaratılması” olduğunu söyledi.


Nadir Avcı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü

“Neyin korunacağı hala iyi tesbit edilemiyorsa, hala ne yapacağımız belli değil demektir. Ören yerleri gelirleri sorunu bir yasal düzenleme ile ancak çözülebilir.”

Ekinci, 3. gün İzmir’den ayrılmak zorunda olan Prof.Dr. Zekai Görgülü’nün mesajlarını şöyle iletti:
· Önce kent merkezi değerlendirilmeli, merkez terkedilmemeli, sonra uydu kentler planlamasına yönelinmeli,
· Kentlerin kentsel karakteri, yeni gelişme bölgelerinde de sürdürülmeli,
· Tarihi çarşıların korunması ve yaşatılması için fiziksel müdahale yetmemektedir, bu nedenle planlamada süper market vb gibi rakip yoğunluklar yaratılmamalı,
· Ulaşımda toplu raylı taşıma sistemlerine mutlaka yer verilmelidir...”

Sonra tartışmaya geçildi:

Mithat Kırayoğlu, Zekai Görgülü’nün mesajının birinci maddesi ile ilgili olarak, kaygılarını ifade etti: “Tarihi kent merkezinin zaten taşıyamayacağı büyüklükler, ancak tarihi kent merkezinin biraz dışına çıkıldıktan ve oradaki rant baskısının azalmasından sonra dışarıdaki yerini alabilir...”

Prof. Dr. Cevat Geray:

“Kent bütünü içinde tarihi kent alanlarında toplu konut ile ilgili bir yönetmelik konusu vardı. Toplu konut için bir fon sözkonusu idi. Artık bu fon sözkonusu değil, bu bir ödenek. Bunun için kültür mirasını da kapsar hale gelmeli bu ödenek. Bunun kullanılması da yenilenmesi demektir. Bugünkü iktidarın programında kentsel dönüşümden de sözediliyor. Bunun için bütçeye tarihi kentlerin de korunması için madde koydurmalıyız.”

Mehmet Ata Tansuğ:

“İnsan unsurunu hiç unutmamız gerekir. Tarihsel dokunun içindeki insan unsuru çok önemli. Koruma O’nun için de cazip olursa terkedilmişlikten kurtulunur. Aynı zaman da en büyük dert göçün bir dalga olduğu kabulünden hareketle tersine döneceğine inanmamız da gerekmekte.”

Ömer Koçaklar, Mardin Valisi:

“Mardin’de gönüllülerle birlikte ‘Kent Konseyi’ni oluşturduk ve halka kültür ve tabiat varlıklarının korunması kanununu öğrettik. ‘Mardin Sevdalıları’ onlara katıldı. Taş yeniden aslına döndü. Sokaklarda çekiç sesleri duyuluyor. Vatandaş artık bizim yanımızda. Sorumluluk üstlendi. Dalga dalga turizm de büyüyor. Süryani manastırını binlerce kişi ziyaret ediyor... Basına çok teşekkür ediyorum. Sayın Ekinci’nin de bir yazıya ‘Restoratör Askerler’ başlığını attığı gibi...”


Muğla Belediye Başkanı

Bazı çekincelerim var:
1. madde- Yeni yerleşimi daha dikkatli planlamalı, ama bunu asla geriye atmamalı...
4. madde- Toplu taşıma da zaten yeni yerleşim bölgelerine öncelik verilmesini gerektiren bir husus...”


Oktay Ekinci:

“Kent halkının planlardan olduğu kadar arkeolojik geçmişten de haberdar olması çok önemli. Halkın bundan haberdar olmaması, aslında yerel yönetimlerin de haberdar olmaması demek. O yüzden bu tür kentlerin her birinde, uygun bir yerde bir kazı başlatılmalı ve halk kentinin arkeolojisi ile tanıştırılmalı. Bu tanışma müzelerde olmuyor...”

Selami Öztürk, Kadıköy Belediye Başkanı:

“Biz ‘Khalkhedon’ ile Kadıköy’lüleri tanıştırmak için Altıyol’da bir kazı başlatacağız!.”

Prof. Dr. Levent Zoroğlu:

“Koruyamayacaksanız hiç açmayın!’ ilkesini unutmamak gerek. Yerin üstündekini koruyamazken, bir kere açtıktan sonra yerin altındakileri korumak daha zor olmaz mı?é

Prof. Dr. Numan Tuna:

“TKB’nin misyonu elbette çok önemli. Bundan sonraki toplantılarda bu konuya yani ‘Sonuç Bildirgesi’ yazımına daha fazla zaman ayrılmalı. Çünkü bu bölüm TKB toplantılarının en önemli bölümü ve bu aşamada kelimelerdeki nüanslar çok farklı sonuçlara götürür bizi. Kaldı ki bu bölümde yani Sonuç Bildirgesi’nin yazımında konunu uzmanları da hazır bulunmalı. Bu mesajların, alıcısı olan kesimlere –mimar, arkeolog, v.d)- doğru gitmesi gerek. ‘Kazalım bakalım ne varmış’ diye algılanmamalı burada konuşulan şeyler şimdi... Stratejik konuları tartışmaya daha çok zaman ayırmalı. “

Nazan.....
Urla Kent Senatosu Bşk.

“Takas konusu hasım yaratıyor. Toplu Konut Fonu’nun kullanış biçimi TKB’nin Birlik statüsü bağlamında çözümlenebilir.”

Seyhan Duru, Avanos Belediye Başkanı

“Ören yeri gelirleri şimdi DÖSİM’de toplanıyor. Böyle olmasın...”

Nadir Avcı:

“Koruma tek başına yapılamaz, ama bir başka TKB toplantısında nerede durduğumuzu bir saptayıp, durum değerlendirmesi yapalım lütfen. Hep beraber bakalım.”

Oktay Ekinci:

“Safranbolu’da yapılacak TKB toplantısında bu başlığa da herhalde yer verilir...
Bu toplantının bildirgesi de Sayın Cumhurbaşkanının yine ders verici nitelik taşıyan konuşma metninde işaret ettiği hususları içerecek, onlara bazı katkılarda bulunacak...”

Daha sonra TKB Meclis Toplantısı’na geçildi...

Erdoğan Bilenser başkanlığındaki Meclis’te karar alınması bekleyen gündem maddeleri oylandı. Bunlar arasında “TKB Büyük Ödülü”nün bundan böyle Prof. Dr. Metin Sözen adına verilmesi de vardı.

Sonra yeni üye olan belediyelerin sunumlarına geçildi.

Eski Gediz (Ekrem Taşkestik) , Kemerhisar, Konak Blediye Başkanları sunumlarını yaptılar. Şişli (İstanbul) Belediyesi adına Mimar Erhan İşözen kısa bir konuşma yaptı.
Sonra bütçe komisyon raporu teker teker oylandı.

Daha sonra İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Ahmet Priştina bir kapanış konuşması yaptı.



Eylül 29, 2003
Prof. Dr. Metin Sözen


KULA FORUMU

Oktay Ekinci

"23 yıl önce (1988'de) 'Kulalar Yıkılmasın' diye Sempozyum yapılmış. Sonuç Bildirgesi'nde bazı kararlar alınmış. 1. Karar; Kula Türk Evini Koruma Derneği kurulması. 2. Örnek proje 'Bozerler Evi'nin seçimi. 3. 'Beyoğlu Evi'nin restore edilmesi kararı. 4. 'Zabunlar Evi'nin de seçimi (Bugün Valiliğin evin mülkiyetini alarak restore etme kararı verdiği)...
Bunlar gibi nice mücadeleler verildi. Çünkü kültürel değerler gerçektir. Gerçeğimizi yitirirsek ütopyalarımızı da yitiririz. Tarihi özellik taşıyan gelişmiş ülke kentlerine gidin, bakın. Tarihi yapılar ayaktadır. Türkiye'de her kurumun geleceğini garanti altına alması için tarihine sahip çıkması gerekmektedir. "



Prof. Dr. Metin Sözen

"Çarşıya girdik. Bize birşeyler ikram etmek isteyenler, sevecen bakışlar vardı. Bir hanımın, 'Şu kiliseye bir ampul tak' diyen sesi hala kulağımda. Anadolu kadınının tüm insanlık tarihinin simgesi olduğuna inanıyorum. Evindeki kadınımızın sıcaklığı sokaklara, kentlere ve metropollere yansımıyor. Ben Türkiye'nin çok geri kaldığına inanmıyorum. Korumanın gerçek olmasını istiyorsak kadınlarımızın getirdiği simgesel değerleri görmek gerek. Ben bunu kadınların eşit koşullarda var olmalarına bağlıyorum. Biz kendimize biraz yalan söylüyoruz. O zaman da koruma gerçekleşmiyor. Benim kendi ailemdeki eşitlikçi yaklaşımın, korumada da gerçekleşmesi gerekir. Belediye başkanlarımız toplantılarımızda daha güzel olayları ortaya koymaya başlamışlardır. İlişki ile gelişen, dostluğa dayanan geçmişimizi, yazıya dayanmayan soyut mirasımızı ne güzel ortaya çıkardılar!
Şimdi koruyacağımız şey, akıl noktasında birlikteliğimizdir. "

Temel Koçaklar, Mardin Valisi

"Bugüne kadar bu toplantılara katılamadım. Hep de bir eksiklik hissettim bu yüzden. 3,5 yıldır Mardin'de kültürel değerlerimizi yaşatmak için çabalıyoruz. Ezan sesini çan sesinin selamladığı bir şehir Mardin... Biz tarihe karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çölışıyoruz. Bunlar bizim tapumuz!"

Oktay Ekinci

"Türkiye'de para yok değil. Tarihi yok edecek yatırımlara dahi kredi veriliyor. Ama tarihi koruma konusuna gelince 'para yok' deniyor!"

Mudurnu Belediye Başkanı

"Biz Mudurnu'da iflas ettikten sonra ev restore edip, yeni bir ufuk açtık. Kula evlerinin misyonu da bence konaklamadır"

KULA FORUMU böylece sona eriyor...

Katılımcılar akşam yemeğine gitmek üzere tekrar otobüslere biniyorlar...
Akşam yemeğinde Kulalı öğretmenler, eczacılar, doktorlar, diğer mesleklerden müzik, edebiyat ve folklor sevenler konuklara yöresel müziklerden bir ziyafet çekiyorlar. Bu arada Kula mutfağından özgün örnekler tadılıyor...


Diğer haberler ve görsel malzeme yayına hazırlanıyor... Lütfen akşama doğru tekrar uğrayınız!


Eylül 26, 2003
26 Eylül Cuma... KULA
KULA sokakları yüzlerce katılımcı ile şenlendi...








Katılımcıları Kulalı bir efe grubu özgün müzikleriyle karşıladı...






Daha sonra KULA FORUMU'nun açılış konuşmalarına geçildi... Kula Belediye Başkanı Selim Aşkın, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi ve Manisa Valisi Orhan Işın konuşma yaptılar...


Selim Aşkın
Kula Belediye Başkanı Selim Aşkın; Hoşgeldiniz konuşmasını Yunus Emre'nin "gelin canlar tanış olalım, işi kolay kılalım"ına gönderme yaparak açtıktan sonra;
"Yüzlerce yıllık tarihi geçmişi olan yaklaşık 1000 ev bugün korunmayı bekliyor, hak ediyor.
Belki koruma kelimesi de konuyu yerli yerince yerine oturtamıyor. Neyi kime karşı koruyacağız? İnsanın yapıcı yönünün benzersiz ürünleri bu evleri, insanın yıkıcı doğasından korumaya kalkışmak ne kadar hazin, ne kadar düşündürücü... Oysa bu evler korunmayı değil sahiplenmeyi bekliyor. Doğru kelime, evet, burada 'sahiplenmektir" dedi... Aşkın, "Türkiye'de turizmi denize endeksli tek boyutluluğundan kurtarmak, kültürler, kentler ve uygarlıklar zirvesinin buluşma yerleri haline getirmek için elimizde eşsiz fırsatlar bulunmaktadır" diye devam etti....
"Bir açıkhava müzesini andıran Türkiye, kend küllerinden yeniden doğan anka gibi, kendi özgücü ile, sivil hareketin, sivil güçlerin örgütlü sinerjisinden yeniden doğuyor" diyen Selim Aşkın, bu gelişmede Tarihi Kentler Birliği'nin rolünün önemine değindi ve;
"Sevgili dostlar, Kula evleri bizim kaderimizdir ama asla kederimiz olmayacaktır.
Kaderimizdir, çünkü bu kaderi bize verilmiş olan olarak yorumluyor ve bu kadere teşekkür ediyoruz.
Ama kederi kabul etmiyoruz ve bu kaderin mutlulukla inşa edilirse güzelleşeceğine inanıyoruz. Bu görkemli kader için bu topraklara ve yaratana şükrediyoruz.
Hepinizin yüreğinde yer edinen Kula kokusunun bir ömür boyu sürmesi temennisi ile..." diyerek sözlerini bitirdi...



Hüseyin Tanrıverdi, Manisa Milletvekili:

"Bugün Kulalı olmaktan, Manisalı olmaktan bir kere daha gurur duydum. Bu gururun kaynağı sizlersiniz. Bu geçmiş, geleceği inşa etmemize sebep olacaktır. Ben TKB olayına sahip çıkan bir milletvekiliyim. Valilik, "Beyler Evi"ni restore ettirecek. Kula sokaklarında hep beraber dostça gezdik. Meydanlarımızı hep beraber gördük. Kula gerçek bir açıkhava müzesi. Peri bacaları 20 km. ötemizde..."


Orhan Üstün, Manisa Valisi

"Türkiye doğal ve kültürel değerler açısından dünyada önemli bir yer tutmaktadır. TKB'nin doğa ve tarihi değerlere sahip çıkmasını takdirle karşılıyoruz. Valiliğimiz, Hacı Zabunlar Evi'ni restore ettirecektir. Bir ev restore etmek önemli değildir. Bu bir doku olarak içe sindirilmelidir. Bu yönden Kula güzel bir platformdur."

Erdoğan Bilenser, TKB Başkanı, Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanı

"Bugün sabah 06'da kalktık. Yorulacağımızı sanıyordum ama hala yorulmuş değiliz. Bizde hem belediyeler hem de il özel idareleri var. Hem Çekül, hem Mimarlar Odaları ile halk var. Böyle bir belediyeler birliği daha olduğunu sanmıyorum.
Kula, kültürel değerleriyle hala ayakta. Soyut miras olarak da ayakta. Bize verilen müzik ziyafeti, ikram edilenler... bütün bunlar sevindirici... Sayın milletvekilinin gönülden konuşması için de teşekkür ederim."


Ord. Prof. Dr. Ekrem AKURGAL Büstü Açılışı, Tepekule – Smyrna Gezisi

(Açıklamalı haber birazdan!)


İkinci Gün, Murad Köşkü açılışından sonra tekrar "İzmir Sanat"a dönülerek oturumlara devam edildi...
Uzmanların Görüşleri, Tartışma – Değerlendirme
Yöneten: Haluk ABBASOĞLU ( TKB Danışma Kurulu Üyesi )


• Prof. Dr. Fahri IŞIK
• Prof. Dr. Emel GÖKSU
• Doç. Dr. Gül ASATEKİN
• Yrd. Doç. Dr. Akın ERSOY

12.00-12.30 Forum-Genel Katkılar


II. Gün- I. Oturum“Kent İçindeki Ören Yerleri ve Kentsel Arkeoloji”
Yöneten: İris Şentürk, Antakya Belediye Başkanı



Akif Ersezgin, Bergama Belediye Başkanı

Bergama’nın tarihini özetleyen Ersezgin, Akropol, Asklepion ve Bazilika olarak 3 önemli noktanın ele alındığını ve Bergama’nın turizmden payını alamadığını vurguladı. Sorunların başında bu önemli eserlerin giriş bölümlerinin kötü olduğunu, çevrelerinin düzgün olmadığını, aydınlatma, ulaşım ve güvenlik açısından olumsuzlukların altını çizdi. İçinde bir Roma Hamamı da bulunan bir eserin ve diğer bazılarının daha önceki imar planlarında farkedilmediğini ve yapılaşmaya izin verilen alanların içinde bu eserlerin kaldığını söyleyen Ersezgin; Koruma Planı ihalesi, Rölöve Restorasyon Bürosu’nun saptadığı 47 adet eser, Kuzey Turizm Projesi, Küplü Hamam, Domuz Hamamı gibi restorasyon çalışmaları gibi yaptıkları ve yapamadıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi.
“-Ören yeri gelirleri ören yerinin bulunduğu kentte kalmalıdır,
- Tarihi kentlere yerel yönetimlerce hazırlanacak projelere destek
- Arkeolojik kazılarda Türk arkeologlar bulunmalı, standartlar saptanmalı
- Merkeziyetçilikten yerelleşmeye geçilmelidir,
- Geçmişi ile içiçe yaşayan kentlerdeki kültür bilincinin güçlenmesi icin eğitim

Burhanettin Kocamaz, Tarsus Belediye Başkanı
“Eshab-ı Kehf”
“M.Ö.I. yy'da Tarsus olarak adlandırılan ve günümüze kadar bu adla gelen kentte çok sayıda tarihi eser ve kalıntı var. Kent Müzesi ve Arşivi ile kentin geçmişiyle ilişiki kurmak istiyoruz. Kazılarına 1994 yıında başlanan kent içi arkeolojik alan çalışmalarını yürütmekteyiz.”

Prof. Dr. Levent Zoroğlu kazılar hakkında bilgi veriyor...


İsmail Aynur, Altınoluk Belediye Başkanı

“Sizlere sunduğumuz dosyalarda da belirtildiği gibi Antandros kentidir Altınoluk... Beldemiz 1936’dan beri kentsel sit alanıdır. Şimdi toprağın altındakini sabırla günyüzüne çıkarıyoruz. 450 yıllık Altınoluk, 2700 yıllık Antandros’daki kazıyı şimdi çalışmanın yöneticisi Gökalp Bey’e bırakıyorum”...
Kazının sanat tarihçisi Firdevs Sayılan tarafından çekilmiş görseller eşliğinde yapılan sunum katılımcıların takdirini kazanıyor...

Önder Batkan, İzmir Büyük Şehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Müdürü
“Geçmiş uygarlıkları sürdürmek zorunda kalan ülkemizde kentsel arkeoloji önem kazanmaktadır. Bu korumanın arka planındaki hukuki yapıya göz atacak olursak ‘anıt koruma’nın ön planda olduğunu görürüz... Kentsel hizmet verilirken arkeolojik eserlerin tahribedilmemesi önemlidir...”




İris Şentürk, oturumu kapatıyor. Vakit azlığından ötürü de kendi sonsözlerinden "feragat" ediyor!


**************************************
TKB İZMİR TOPLANTISI 2. GÜN: 26 EYLÜL 2003 CUMA
Eski bir levanten konağı; "Murad Köşkü" açılşı...

İzmir'deki ikinci sabahımız, 9 Eylül Üniversitesi'nin restore ettiği ve belediyenin gençlik merkezi olarak kullanıma sokacağı Murad Köşkü'nde açılış ve sabah kahvaltısı ile başladı...


-




1.Gün- II. OTURUM

"Uzmanların Görüşleri"



Prof.Dr. Zekai Görgülü’nün yönettiği “Korumaya ilişkin sorunlar saptamalar deneyler ve çözümler” başlıklı oturumda sırayla şu konuşmacılar söz aldı:


TMMOB İzmir Mimarlar Odası
Emel Kayın

“Kentsel Mekandaki Koruma Eyleminin Bütünselliği”

20. yy’da yükselen değerlerin biri de Kent, mimarlık, tarih ve doğa... Bunların önemi gerçekten kavrandı mı acaba?
Koruma tanımı mevzuat açısından bakıldığında teknik boyut önde geliyor. Ancak ‘insan için daha iyi bir yaşam çevresi yaratılması’ gibi bir geniş tanımlamayı yeğlemek gerek. Ulkemizedeki koruma kuramları ve örgütlenme biçimleri 19. yy’da batıdan alınmıştır. 20.yy’da kentlerimizde büyük bir tahribat gerçekleşti Politika ve sermaye –büyük-küçük- bu tahribatta önemli rol oynadı. Sivil toplum kuruluşları, TKB’nin kuruluşu gibi faktörlerle bu gidişte bir dönüşüm başladı TKB ivme kazandırdı. Toplum bilinçlenmezse koruma doğru gelişmez.
1- Değer saptırma: Çağdaş kent kavramı, kültürel değerler
Değişen dünyada konum belirleme ihtiyacı (ötekilerin bakışı için korunmamalı)

2- Ölçekler arasındaki ilişki ve farkındalık : Küçük ve büyük ölçekler arasındaki ilişki kurulamıyor. SİT alanlarına odaklanmamalı kent bütünü ile ilişki göz önünde bulundurulmalıdır. Kent bütününün gelişme sürecinde tarihi dokunun yeri ve ilişkileri doğru tanımlanmalıdır. Öznel yapısı, mevcut altyapı önemlidir. Koruma interdisipliner bir çalışma olduğu için diğer disiplinlerle işbirliği içinde olmalıdır.
4- Yalıtılmış kentler ve yapılar: Batıda da çok tartışılan bir konu. Ait oldukları coğrafya, kültür ve insanlardan yalıtılıyor korunan yapılar. Turizm de bu bağlamda bir amaç değil araç olarak değerlendirilmelidr. Kent bütünündeki koruma eylemleri rastlantısıllıktan uzaklaşıp, diğer disiplinlerle ortak yapılmalıdır.”

Emel Kayın'ın bildirisinin tam metni için burayı : tıklayınız

Tuncay Karaçorlu
TMMOB İzmir Şehir Plancıları Odası


“Yerel rantçılar ve onların temsilcileri merkezi idareye
Metropolitan alan burada tüm yarımadayı kapsamaktadır. (kent sınırını dar tutmama gereği)
Koruma olgusu ideolojik ve kültürel bakışa göre değişen bir eylemdir.
Sosyal güvenlik kurumları oluşturulması da önemli.
Uluslararası boyutu var korumanın. Spekülatif davranışlara yol açan etkenlerden biri de bizi rant ekonomisinde kalmaya zorlayan uluslararası etkidir aslında.
Yerel alanda meslek odası olarak sık sık müdahale ettiğimiz bir gelişme de koruma kurullarının kararlarının hayata geçirilmesi sürecindeki baskılarla değiştirilen kurul kararlarına karşı dava açmaktır. Fy hattının yeri nasıl değiştirilemezse sit alanı da öyledir. Spekülatif rant girişimcileri uygulamada suç ortaklığı
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nu Müzeler Genel Müdürlüğüne dönüştürmek cinayettir.”


Prof. Dr. Yüksel Dinçer
“Doğrusu bizler koruma korusunda ileriye bakış açısından daha pozitif olmalıyız diye düşünüyorum... Metropolitan alanlara geldiğimizde karşımıza birkaç paradoks çıkıyor. Bunları planlama konsepti içinde yerine otrurtmak zor ama bazı ipuçlarını şöyle sıralayabiliriz:
Büyük şehirlerdeki koruma kavramı küçük ve orta büyüklükteki kentlerdeki korumadan farklıdır. İkincisinde korunması sözkonusu yapı bir ‘teklik’ arzetmekte. Kültürel birliktelikleriyle o kentin insanları o değerleri oluşturdukları için orada koruma zor değil. Kültürel korumayla birlikte ekonomik, sosyal yapıyı bütün ögeleriyle birlikte koruma mümkün.
Metropollerde özellikle göç nedeniyle Anadolu’daki küçük kentlerin birer örneğini oluşturuluyor. Dolayısyla kültürel yapıyı tanımlamak bu örneklerin teker teker tanımlanmasını gerektiriyor. Göçle gelen bir tahribat da sözkonusu. Ör. İstiklal Caddesinin hemen gerisindeki fiziksel mekanları koruma sözkonusu olduğunda o fiziksel mekanları oluşturanların orada olmadığını görüyoruz. Şimdi orada orta Anadolu’dan gelen vatandaşlar var. Orayı korumayı başarsanız bile içindeki insanı geri getiremiyorsunuz. Bunun için çok daha başka politikalar gerekiyor. Fiziksel korumanın özellikle belediye açısından politikası olmamalıdır. Ama kültürel varlığın hayatını sürdürebilmesi için politikalar şarttır. Bir kültür varlığı kendi içinde bir ideolojiyi de barındırmaktadır. Bu nedenle fiziki korumayı yapanların da bu bağlamda ideolojisi olmamalı. Çoğunlukla mesleki deformasyonlar özellikle kültürel alanda farklı paradigmalarla ‘kendini uydurma’ya dönüşüyor. ‘Koruma’ zaman zaman ‘muhafazarlık’a da dönüşüyor. Çivi çaktırmama halleri gibi.
Koruma artık sadece zengin işi değil. Alt gelir grupları da ellerindeki varlıkları koruyabilir, yerel yentimlerin onlara yardımcı olması gerekir.

Koruma bir ‘Soylulaştırma’ eylemi olmamalı. Korunan yerde yaşayanlar, onları yaratanlar orada yaşamaya devam etmeli. Aksi, kültürel korumanın deformasyonu olur.

Koruma baskı unsuru da olmamalı. Elinden alınacağı gerekçesiyle bazen saklama eğilimine giriyor insanlar.

Özellikle metropollerdeki kültürel farklılaşma tarihi kentler için teminattır.
Bugün gelecek için tarihtir. Yalnızca geçmişten gelen tarihsel değerleri aktarmak yeterli değildir. Çağın tüm değerlerini barındıran günümüz kentinin saklanabilir ve geleceğe aktarabilir biçimde oluşturulması önemlidir.
Koruma halka rağmen, yaşayana rağmen gerçekleştirilemeyecek bir olgudur. Konuyu bütün birkentin konusu haline dönüştürmek şarttır. Özellike demokratik hakların kullanılması bakımından Kentleşme Hukuku platformu oluşturulmalıdır.”



Prof. Dr. Sezai Göksu
“Metropliten kent denince koruma daha zor bir hadise. Küçük kente göre rekabet edeceği daha çok olgu var.
Bizim gibi ülkelerdeki büyük şehirler daha büyük tehlike altında. Büyük dünya kentleri doğasıyla tarihiyle ayakta ama sermaye imparatorluğu nerede birikeceğini şaşırdığı için onlar tehlike altında. Alt yapı olanakları daha fazla olduğu için sermayenin bütün segmentleriyle –turizm özellikle- daha kolay birikebileceği yerler çünkü.
Her gelen imparatorluk direnmeyen toplumun pasif temelleri üzerine kendini kurarsa eğer, orada bir tarihsizleştirme vardır ve bu da en büyük faşizmdir. Korumaya da böyle bakılabilir, ‘alıntı veren’, ‘referans veren’ koruma önemli.
Asıl proje doğada cereyan ediyor. Plan o projenin teknik bir anına denk gelen bir detay sadece. Bilim tarafsız yapılmadığı için bir takım aaktörlerin arasında o da var ve bu aktörlerin bazıları tarih ve doğaya karşı olanlarla mücadele içinde. Ama eğer ceremesi çekilmişse alıntı yapma hakkı doğar. Bugün Konak’ta dükkanlar yoksa mücadelesi yapıldığı ceremesi ödendiği için. Bir tür kefaret yani. Geçmişi geleceğe doğru korumak bir toplumsal örgütlenme ve devrimci bir iş. Planlama bunun üstesinden gelemez şimdiki halinde. Bunu inşaat yapacak olanları, mülk sahiplerini ilgilendiren bir kağıt olmaktan çıkarıp, bu konudaki direnişi ve mücadeleyi örgütleyen bir araç haline dönüştürmek gerek. Planlamanın ayıklama yapması da çok ahlaksızca gelir bana. İyi toprak, kötü toprak gibi... Bunu da yapmayan bir planlama yapmalı ve bunun yeri de ofis değil sokak, halkın içi olmalı yani.”

Sezai Göksu’nun uzun alkışlarla karşılanan konuşmasından sonra katkılar ve sorulara geçildi.

Avukat....
“Dün İzmir’de bir trajedi yaşandı: Karşıyaka tren istasyonundan 150 metre uzaktaki bir levante konağı yıkıldı dozerlerle. ‘Danıştaydan onay alınmış da yıkılmış’ diye duyduk. En kötüsü de bu zaten ‘kılıfına uydurulmuş’luk. Kanser gibi bu yok eden enerji.

Bir başkası (mikrofonda ismini belirtmeyen):“Söz konusu binanın önce kitabesi yokedilmişti. Şimdi restorasyon bahanesiyle içi ve dışındaki diğer ögeler de yokedildi. Konak Pier’den bahsediyorum. Bu bir cinayet değil midir?”

Bir başkası: (mikrofonda ismini belirtmeyen)

“Meydan okumalar var bazı. Sadece bina ölçeğinde davranılıyor çoğu zaman. Uygulama araçlarında çekilen sıkıntılar. 18. madde aracı var sadece. Bu meydan okumaları çözecek bir plan anlayışı nasıl edinebiliriz? Belki bugün aşağıladığımız bazı şeyleri yarın korumak isteyeceğiz. Statik planlama anlayışları ile dinamik süreçlere nasıl yaklaşacağız“


Kemaliye Belediye Başkanı:
“Bizde 3 tane bina var. Ne alabiliyoruz ne satabiliyoruz. Hukuki sorunları nasıl aşacağız? Plastik atıklardan nasıl kurtulacağız?”

Tekin Bayram- Yalvaç Belelediye Başkanı
“Türkiye acaba demokrasi için bir bedel ödemediği için buralara gelindiğini düşünüyorum. Anadolu’dakileri nasıl duyarlı hale getireceğimizin de planını yapmalıyız.”

Prof.Dr. Coşkun Özdemir:

“Sezai Göksu çok ilginç bir sunum yaptı. Ona soruyorum ceremenin ödenmesi ve geleceğe dönük alıntı.”

Oktay Ekinci

“TKB’nin bir beklentisi var. Zaten TKB bir tavır değişikliğinin ürünüdür. O değişiklik yerelin önemi ve kültürel korumanın asıl öznesinin insan olduğunu hatırlamaktır. Ancak imar yetkisi belediyelere verilirken, merkezi hükümet tarihi dokuyu korumayı kendi üzerine aldığı için belediyeler tarihten kopmuştur.
İmar planlama gibi bilimsel bir konunun da belediyelere bırakılması da ağır bir ihmaldir. TKB bu gibi toplantılardan umar aramaktadır. Kentler büyüyor, ama Roma büyürken Roma ortadan nasıl kalkmıyorsa İstanbul, İzmir de öyle büyümelidir. Kayseri büyüyerek bitti. Metropoliten planlama ile
1. Tarihi kent merkezi terkedildiği için yeni gelişme alanı açılıyor merkez çöküyor
2. Arasta ve tarihi çarşı korunurken yakınına büyük çarşı açılıyor.
3. Raylı toplu taşın sisteminin gündeme gelmesi gerekir. Metrosuz metropoliten olmaz.

Bu toplantıdan bu sorunları çözecek bazı açıklamaların da çıkmasını bekliyorum.”

Sorulara verilen yanıtlar:


Sezai Göksu“Gecekonduları yıkıp yerine site yapmak ahlaksızlıktır çünkü o gecekondu bana ülkemin göç olgusu hakkında bigi verdiği için ondan alıntı yapmamız gerekir. Cereme de o konuda verilen mücadeledir işte.
Bizim 80 sonrası kentleşmemiz sermayenin kentleşmesidir aslında.
Nasıl mücadele edeceğiz? Adamın her yerde bir ayağı var. “

Emel Kayın
“Koruma hem kuramsal hem uygulama işi. Kent bütünü yani metropol alandaki planlamanın esas işlevi ..... olmalıdır.”

Yüksel Dinçer

“Paris’te 60’larda yapılan yeni mahalle ‘La Defense’ ile merkez arasındaki ilişiki
ilginçtir. Orası çok gözde bir yerken, şimdi merkez tekrar cazibe merkezi oldu. Demek ki plan dinamik bir şeydir. Metropoliten alan planı ile kent planı arasındaki farkı saedece bir ölçek farklılaşması olarak almayın. Eş kriterlerle ele alınamaz. Birşeyler kazanmak için artık bedel ödemek yerine aklımızı çalıştırmayı öğrenmiş olduğumuzu düşünüyorum.”

Oturumu kapatırken Zekai Görgülü şunları söyledi:

“Planlamaya herşeyi atfetmeyin!
Gelişme ile özdeş olan planlama mantığından uzak durun.”










TKB İzmir Toplantısı Başladı...







Açılış, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın konuşması ile başladı...
Daha sonra TKB ve Bursa Büyük Şehir Belediyesi Başkanı Erdoğan Bilenser, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Enis Yeter, İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer konuşmalar yaptılar...



İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina...
"İzmir 5000 yıllık bir kent... İzmir'i bir turizm ve ticaret şehri yapmak gibi bir vizyona sahibiz... 1/5000 planları bu yaklaşım içinde düzenledik. Tepekule ve Agora kent merkezinde ören yerlerine güzel bir örnek olduğuna inanıyoruz"...

Erdoğan Bilenser;
"3 yıl önce 60 belediye ile çıktığımız yolda 115 belediyeye vardık. Bugün son yıllarda göç ve yasal olmayan yapılaşma yüzünden büyük şehirlerde tarihi doku bir çok konu gibi yıpranmakta... Bir diğer konu ki bunu bir kampanya haline getirmek istiyoruz, yurt dışına kaçırılan tarihi değerlerimizin de geri getirilmesi...
Sorumluluklar ve yeteneklerin ve bütün ortaklıkların katıldığı bir çaba olarak görüyoruz tarihi değerlerimizn korunması çabalarını...
Bir yeminimiz olmalı... Belediyelerimizde görünen bir yere asacağımız. Danışma kurulumuz bunun için çalışıyor...

Enis Yeter:
Anadolu topraklarının taşıdığı değerlerin bilincinde olsa idik bugün başka yerde olurduk. Bizimkisi 'öğretilebilir acizlik' durumu... (burada acizliğin öğretilebilir bir durum olduğunu büyük balık-küçük balık deneyiyle örnekliyor Yeter) Kültürel kimliğe sahip çıkmak için aciz durumda olmadığımızı kabul edersek güçleneceğiz..."



İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu...
Yusuf Ziya Göksu:
"Sağlık turizmi ve inanç turizmi açısından İzmir önemli bir merkezdir. Öncelikle kültür varlıklarımızn tesbiti için envanter çalışmaları yürütülmektedir.
Valilik olarak Vilayet Konağı restorasyonu gerçekleştirdik. Envanter sonrası stk'larla restorasyona başlayacağız. 1 trilyon bütçe ayırdık. Bu değerlerin tahribolup yıkılmamaları için and içiyoruz"








Cumhurbaşkanı Konuşmasının tam metni:

“Değerli Konuklar,
Kentine ve kültürel değerlerine sahip çıkan kişilerden oluşan bu seçkin toplulukla yeniden biraraya gelmekten büyük mutluluk duyuyorum.
Tarihi Kentler Birliği'nin değerli üyelerini ve katılımcıları içtenlikle selamlıyorum.
Günümüzde uygarlığın temel ölçütlerinden biri, ulusların kültürel değerlerini önemsemesi, bu değerlere sahip çıkması ve bunu evrensel değerlerle buluşturabilmesidir. Bu, aynı zamanda önemli bir gelişmişlik göstergesidir.
Ülkesine ve kentine sahip çıkan yurttaşlarımızın ve yerel yönetimlerimizin oluşturduğu, başarılı çalışmalarını yakından izlediğimiz Tarihi Kentler Birliği'ni bu amaca hizmetlerinden dolayı kutluyor, bu güzel girişimin tüm yurttaşlarımıza ve kuruluşlarımıza örnek olmasını diliyorum.
Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, bilim insanları ve yurttaşlarımızın kentle ilgili düşüncelerini paylaştıkları, tasarı geliştirdikleri ve uygulamaya koydukları bu kurumsal yapılanma, aynı zamanda demokrasinin çok seslilik ilkesi ve yönetime katılma anlayışının da güzel bir göstergesidir.
2000 yılında yaklaşık 60 belediyemizin katılımıyla kurulan Tarihi Kentler Birliği'nin üye sayısı yüzü aşmıştır. Bunu, ülkemiz ve geleceğimiz yönünden mutlulukla karşılıyor, sivil toplum örgütlenmesi yönünden sevindirici buluyorum.
Birliğin ortaya koyduğu çalışmalar ve projeler, tarihi kentlerimizin korunması ve özgün kimlikleriyle geleceğe taşınması konusunda bizleri umutlandırmaktadır.
Değerli Konuklar,
Yönetsel ve siyasal birliğin geliştiği, kamusal yaşamın yerleştiği kentler, sundukları eğitim, kültür, sanat ve ticaret olanaklarıyla, insanların yaşam merkezleri olarak uygarlık tarihine yön vermiştir.
Ülkelerin uygarlık tarihinde bulundukları yer, kentlerinin gelişme düzeyleri ile özdeşleşmiştir. Çağdaş kavram ve değerler de gelişmiş kentlerde yeşermiş ve yaşam bulmuştur.
Bireylerin tüm gereksinimlerine yanıt vererek, toplumsal ve siyasal yaşama etkin katılımlarını sağlayan kentler, sağlıklı kuşakların yetişmesini olanaklı kılarak ülkelerin gelişimini hızlandırmaktadır.
Çağımızda kentler, insanlara sunduğu olanakların yanında, büyük sorunlar da yaşamaktadır. Nüfusun hızla artması, plansız-programsız yapılaşma ve kırsal alandan göç gibi çeşitli sorunların neden olduğu olumsuzluklar, kentleri etkilemektedir.
Kent tasarımını ve yasal düzenlemeleri dikkate almayan gecekondular, gerek fiziksel gerek sosyal altyapı eksiklikleri nedeniyle bireysel yaşamda ve kent yaşamında olumsuz etkiler bırakmaktadır. Ülkemizde son yıllarda gittikçe artan gecekondulaşmanın birçok kentimizin tarihsel, kültürel ve çevresel değerlerini yok ettiği yadsınamaz.
Kentle bireyin birbirini etkilemesini sağlayan çağdaş yaşam kaynaklarını kurutan yasadışı ve çarpık yapılaşmanın önlenmesi ülkemizin gelişme sürecini de hızlandıracaktır.
Bir kentin çağdaş kimliğe kavuşması, altyapı yatırımlarına önem verilmesi, kentte yaşayan insanların kentlerine sahip çıkmaları, çevreye duyarlılık göstermeleri ve bunun için sorumluluk üstlenmeleri ile olanaklıdır.
Kentlerin sorunlarının çözümü konusunda, yönetimlere olduğu kadar, ortak çözüm üretebilen, kentine sahip çıkan ve uygulanacak politikalara etkin biçimde katılan bireylere de büyük sorumluluklar düşmektedir.
Daha önce katıldığım toplantılarda da vurguladığım gibi, yaşadıkları sorunlardan arındırarak kentlerimizin özgün kimliklerini korumada planlamanın ve uygulamanın önemli yeri vardır.
Kent planlaması, kentin biçimlendirilmesinde tarihsel, kültürel ve doğal değerler korunarak, toplumsal ve ekonomik gereksinimlere yanıt verebilmelidir.
Projelerin ve planların uygulanmasında ilgili kurum ve kuruluşların eşgüdümü kadar, ilgili sivil toplum örgütlerinin ve yurttaşların desteği ve katkısı da büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca, kentlerimizin yaşanabilir çağdaş alanlar olabilmesi için kentler arasında işbirliği de önemlidir. Kent yönetimlerinin ve kentlilerin bu alanda gösterecekleri dayanışma sorunların çözümünde etkin rol oynayacaktır.
Değerli Konuklar,
Türkiye, farklı uygarlıklara ev sahipliği yapan ve bu uygarlıkların izlerini günümüze taşıyan kentleriyle zengin bir tarihsel ve kültürel mirasa sahiptir.
Ülkemizin dünya tarihine de ışık tutabilecek zenginlikteki tarihsel ve kültürel birikiminin korunması ve gelecek kuşaklara en iyi biçimde aktarılması kendimize olduğu kadar, insanlığa karşı da önemli bir sorumluluğumuzdur.
Kendi kültürünü koruyamayan ve yaşatamayan toplumlar, çağın gerisinde kalırlar ve geleceğe güvenle bakamazlar. Kentlerin tarihsel ve kültürel dokularının korunarak geleceğe taşınması bu yönden büyük önem taşımaktadır.
Tarihsel, kültürel ve doğal varlıkların korunmasında, kentsel tarih bilincinin yaşatılmasında yerel yönetimlere ve yurttaşlarımıza büyük sorumluluklar düşmektedir.
Yerel yönetimlerimizin birbirleriyle ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği ve dayanışma içinde yürüttüğü çalışmalar, zengin tarihsel ve kültürel birikimi olan kentlerin, kimliklerini yansıtan öz değerlerini korumasına ve yaşatmasına olumlu katkılarda bulunmaktadır.
Yerel yönetimlerin katılımcılığı öne çıkaran saydam yönetim anlayışları, bireyleri kentleriyle bütünleştirecek, kentlerin yönetiminde demokratik katılımı olanaklı kılacak ve sorunların çözümünü hızlandıracak bir süreci başlatacaktır.
Değerli Konuklar,
Tarihi Kentler Birliği'nin bu toplantısının İzmir'de gerçekleştirilmesinin özel anlam taşıdığını düşünüyorum.
İzmir, geçmişi ve geleceği kucaklayan çağdaş yapısı, tarihsel, turistik ve kültürel değerlerinin yanı sıra , başarılı kentleşme olgusu ile örnek bir kentimizdir. Bu özellikleriyle sahip çıkmamız gereken bir zenginliğimiz olan İzmir, diğer kentlerimize de yol gösterebilecek bir gelişme modeli oluşturmaktadır.
Bugün bir Avrupa kenti görünümündeki İzmir, her yönden Türkiye'nin çağdaş yüzünü, evrensel değerlere bağlılığını yansıtmaktadır.
Bu güzel kentimizin doğal dokusunun, tarihsel ve kültürel zenginliklerinin, çağdaş kimliğinin korunması ve İzmir'in geleceğe taşınması konusunda herkese sorumluluk düştüğüne inanıyorum.
Tarihi Kentler Birliği'nin İzmir buluşması, bu amaç doğrultusunda önemli bir işlevi yerine getirmektedir.
Tarihi Kentler Birliği etkinlikleriyle, zenginliklerimizin farkına varılması, bunların korunması konusunda toplumdaki duyarlılığın gelişmesine ve yurttaşların bilinçlendirilmesine ve doğru yönlendirilmesine büyük katkıda bulunmaktadır.
Birliğin gerçekleştirdiği çalışmalar ve yaşama geçirmeyi planladığı tasarılar, ülkemizin sahip olduğu zengin mirasın geleceğe taşınması konusunda iyimser olmamızı sağlamaktadır.
Kentlerinin geçmişten günümüze ulaşan tarihsel mirasına sahip çıkarak onu koruyan ve bu yararlı çalışmalarından dolayı Tarihe Saygı Ödüllerini almaya hak kazanan yerel yönetimleri, kişi ve kuruluşları kutluyor, çabalarının diğer kentlerimizdeki yurttaşlarımız için de örnek olmasını diliyorum.
Zengin birikimimizin böyle duyarlı yaklaşımlarla sonsuza kadar yaşatılması, insanlığın tüm kültürlere saygı gösteren, uygarlıkların tarihsel yapıtlarına sahip çıkan, demokrasiyi özümseyen barışçı bir kimliğe kavuşması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.”



TKB-IZMIR TOPLANTISI
1.Gün- I. OTURUM



"TKB Üyesi Büyükşehir Belediyeleri Sunumları" Prof. Dr. Metin SÖZEN (ÇEKÜL Başkanı-TKB Danışma Kurulu Başkanı) yönetiminde yapıldı...





• Bursa Büyükşehir Belediyesi
• Antalya Büyükşehir Belediyesi
• Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
• Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
• İzmir Büyükşehir Belediyesi

TKB İZMİR BULUŞMASI
1. Gün - I. Oturum

Prof. Dr. Metin Sözen
Bir davranış bütünlüğü içinde buraya kadar geldik. Hiçbir yorgunluk belirtisi görmüyorum. Bu büyük yürüyüş 2000 yılından beri devam ediyor. Herkese teşekkür ediyorum. Bu Buluşma'yla 123 üyemiz oluyor. Üye belediyelerimizin hepsi, "Bu toplantılar bende olsun" demiştir bugüne kadar...
Büyümenin hızlı olmasını, katılımın büyümesini istiyoruz.
Her gelen üye, bir başka düşünce katarak geliyor. Sonuçta hangi coğrafyada olursak olalaım, toprağa bakarken; "İşte benim toprağım" diyen kişiler olmalıyız. Bu yüzden seçimlerden sonra, kimsenin bu kurum üzreinde oynamamasını istiyorum. Bir birlik kolay kurulmuyor!

Bekir Kumbul, TKB 2. Başkanı, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı
Antalya; Pamfilya! İl düzeyinde 50'nin üzerinde tarihi yerleşimin merkezi... Karain mağarası 40.000 yaşında... Antalya M.Ö. 156'da Bergama Kralı Attalos tarafından kent bilinci ile kale içinden doğuyor. Cumhuriyet kurulduğunda nüfusu 15 bin... 1956-1959 yıllarında planlama başlıyor. Nüfus 50 yılda 20 kat artıyor.
1950'lere kadar tarım hinterlandı olan bir şehir. I. Plan 1957'de onaylanmış. Birkaç kapsar, Konyaaltı Caddesi 8 kat imar izni olan bir plan bu plan.
1970-1985 yıllarında nüfus artışı hızlı ('75'de 265.000 ) . Gecekondulaşma da bu dönemde. Kent kuzeye doğru çekilmiş.
1976'da yeniden planlama. Batıya doğru açılma. 650 bin nüfus ve Otogar, Hal gibi önemli noktalar... Yani bugünkü makro-form bu plan ile teşekkül etmiştir.
1985-1990- Bu dönemde iytici güç turizm. 1982'de Akdeniz Üniversitesi... 1987'de Serbest Bölge'nin devreye girmesi ile devam eden gecekondulaşma... Yine bu dönemde gecekondu ıslahı...
1994'te "Büyük Şehir" olma...
Azımsanmayacak bir emekli yerleşim alanı oluş...
Bu arada kırsal alanlarda belediyeleşme...
1995- Nüfusta daha hızlı artış, 1.000.000 kişi için planlama yapımı... 1/25.000.000 ölçekte 1,5 milyon insana ait. Tarım alanlarının konut alanına çevrilmesi...
2000 - Nazım Plan Bürosu. Bugüne kalan. Şimdi envanter çalışması tamamlanmış, 1/25.000'lik çalışmalar bitmiştir. Aynı sürede doğal ve kültürel değerlerin korunması gündeme gelir. Ör. Kentin pitoreks görünümüne katkısı olan falezler. Bunlar yoğun yapılaşma baskısı altında. Kaleiçi eski kent merkezinin SİT alanı oluşu. Burada planlı başlayan Yat Limanı, zaman içinde olumsuzluklar içerir hale gelmiştir. Restorasyonda da önemli sorunlar var. Valilik önderliğinde bu sorunlar çözümlenmeye çalışılıyor. BalBey, Haşim İşcan'daki eski dokunun olduğu yerler, Lara'da 4300 dönüm park haline dönüştürülmekte. BalBey'de ÇEKÜL ile birlikte bir ev restore edilmekte.
Sonuç: Rant kaygısı gütmeden öncü bir hareket yapılmıştır... Belediye hiç olmazsa bugünkü durumu muhafaza etmeye karar vermiştir. Havza planlaması yapmak gerek tabii aslında... Bu da Yerel Yönetimler Yasası ile sağlanmalıdır..."

Hakan Koyunlular, APK Daire Başkanı, Bursa Büyükşehir Belediyesi

1960'dan sonra sanayileşme ve göç... çarpık bir şehirleşme. Bu konuda ilk plan 1995'te, 2020 yılındaki kentin planlanmasıdır. Bugün gelinen nokta... Bu plan Bursa ilini kapsamakta. Stratejik plan olarak, ölçek 100.000...
İlk etapta Valilik önderliğinde bir Protokol imzalanarak iş adamları, dernekler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ile birlikte politika belirleme yapılmış, sektörlerin hali hazır durumlarının saptanmasından sonra gelişme politikaları belirlenmiş ve bölgedeki kuruluşların hepsi altına imza atmışlardır.

İlkeler:

İleri teknolojiye yönelme,
Desantralizasyon,
Karacabey-Yenişehir'in tarım alanı olarak ayrılması,
Koruma alanlarımız:
İznik, tarihsel bir alan,
Uludağ'da dağ turizmi,
Özel ürün tarım alanları,
Orman alanları.

1998'de Plan onandı. İlk 3 yıl iyi gitti. İlk 1/25.000 planlar yapıldı ana Bakanlık bunları onaylamadı. Dolayısıyla 1/5000, 1/1000 devresine girilemedi. Bu arada Sanayi Bakanlığı tarım alanlarına yakın bölgelerde OSB kurulmasına gitmektedir. 100.00 ölçekli planlar yapıldıktan sonra bunların değiştirilmesi gerek, bu da bu plana bağlı bir kurulda değiştirilebilmeli.

Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı
Odunpazarı Tarihi Koruma ve Geliştirme Projesi

Haçlı Seferleri için, Kudüs'e giden yol üzerindeki yerde "Eski Şehir" kurulmuş. Arkeolojik kazılarımız halen devam ediyor. Bu arada Eskişehir'in bir kaplıca şehri olduğu da pek bilinmez. Osmanlı Devleti'nin OdunPazarında kurulduğu da. Eskişehir'in adı; "Karaca Şehir"dir. Odunpazarı adı sonradandır. Düyun-u Umumiye zamanında etraftaki ardıç ormanlarından keresteler alınıp, borç karşılığı Odunpazarı'na getirilirmiş (Büyükerşen, bu arada bir eski kartpostaldan, pazara getirilen kereste kümelerini gösteriyor).. Sonra tam burada bir şehir kurulmuş. Bugün 130'a yakın tescilli yapı var ama çoğu erimiş gitmiş. Şimdi eski kartpostallardan yararlanıp, bunları eski haline getirmeye, diriltmeye çalışıyoruz. Bu da bir yeniden yerleşime açılma çabasıdır...

Abdullah Sevinç, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Gen. Sek. Yrd.

Sur içinde tarihi değerlerin korunması ve çağdaş gereksinimler içinde yaşaması için çalışmaktayız. Örneğin İç Kale'de mevcut höyük çok önemli. 1970'li yıllara kadar tahribat olmadan gelinmiş. 1980'den sonra yapılan yeraltı çarşıları ile modern iş merkezleri ile arkeolojik katmanlar ortadan kaldırılmış. Terör yüzünden Sur İçi "getto"laşmış, özgün sokak dokusu ortadan kalkmıştır. Baraka tipi işyerleri de Diyarbakır'da halen yaşamakta... En çok korunan eserler, camiler, çünkü kullanılmakta... Tarihi dokunun içine 8 -9 katlı yapılar inşa edilmiş. 9 katlı ama kolon-kiriş olmadan sıva ile bu ögelerin süsü verilmiş yapılar... 8932 yapıdan sadece 77'si orijinaldir. Sonuçta kentsel SİT olma, korumayı Diyarbakır'da tamamlayamamış... Yaşayarak koruma ve kollama, öncelikli koruma alanları ve öncelikli yıkım alanları da belirlenmeli.


Hasan Topal, İzmir Büyük Şehir Belediyesi, İmar Daire Başkanı











Eylül 25, 2003
Tarihi Kentler Birliği Belediyeleri Sergi Açılışı
İzmir Sanat – Kültürpark

Sabah oturumundan sonra SERGİ açılışına geçildi...

Resimde Sergi salonunda Prof. Dr. Metin Sözen ile röportaj yapan TRT ekibi...



Sergide Raci Bademli'den izler:





"Tarihi değerler, kültürel değerler öyle değerlidir ki, bunlar bir kere elden çıktığı zaman yerine konulması mümkün değildir. Bu nedenle Ulus'ta, Kale civarında, hamam önünde bizim bu alana yaklaşımımız aslında çok büyük bir özellik taşımak zorundadır"
Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma İslah İmar Planı, Plan Müellifi Prof. Dr. Raci Bademli



Sergiye Altınoluk Belediyesi'nin "Antandros Kazısı"nda çektiği fotoğraflarıyla katılan Sanat Tarihçisi Firdevs Sayılan ve kazı ekibinden bir grup:






ÖDÜL TÖRENİ
Tarihe Saygı / Yerel Koruma Ödülleri –









Eylül 24, 2003
TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ İZMİR'DE TOPLANDI!


24 EYLÜL 2003-ÇARŞAMBA

19.00 Tarihi Bergama Vapuru’nda Hoş Geldiniz Yemeği ve Körfez Gezisi

25 EYLÜL 2003-PERŞEMBE

09.30-11.00 Açılış Konuşmaları
İsmet İnönü Kültür Merkezi – Kültürpark

• Sn. Ahmet PİRİŞTİNA - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
• Sn. Erdoğan BİLENSER – Türkiye Tarihi Kentler Birliği Başkanı
• Konuk Genel Müdürler
• Konuk Müsteşarlar
• Sn. Yusuf Ziya GÖKSU - İzmir Valisi
• Konuk Bakanlar

Cumhurbaşkanı Sn. Ahmet Necdet SEZER’in Konuşmaları

11.00-12.00 İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihe Saygı / Yerel Koruma Ödülleri Ödül Töreni
İsmet İnönü Kültür Merkezi – Kültürpark

Tarihe Saygı / Yerel Koruma Ödülleri – Tarihi Kentler Birliği Belediyeleri Sergi Açılışı
İzmir Sanat – Kültürpark

12.00-13.30 Yemek-İzmir Sanat
13.30-18.00 I.OTURUM: Metropoliten Planlamada Koruma / Sorunlar – Deneyimler – Çözümler
Büyükşehirlerde Tarihsel ve Doğal Kimliğin Sürdürülmesi

13.30-15.00 TKB Üyesi Büyükşehir Belediyeleri Sunumları
Yöneten: Prof. Dr. Metin SÖZEN/ÇEKÜL Başkanı-TKB Danışma Kurulu Başkanı

• Bursa Büyükşehir Belediyesi
• Antalya Büyükşehir Belediyesi
• Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
• Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
• İzmir Büyükşehir Belediyesi

15.00-15.30 Ara

15.30-17.30 Uzmanların Görüşleri, Tartışma – Değerlendirme
Yöneten: Prof. Dr. Zekai GÖRGÜLÜ-TKB Danışma Kurulu Üyesi

• Prof. Dr. Yüksel DİNÇER
• Prof. Dr. Sezai GÖKSU
• TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Adına
• TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Adına

17.30-18.00 Forum-Genel Katkılar

18.00-20.30 Prof. Dr. Şadan Gökovalı ile Kent Gezisi ( Kadifekale,Agora )

21.00 Akşam Yemeği-Meles Deltası

26 EYLÜL 2003 CUMA
08.00-09.30 Murat Köşkü Açılışı ve Kahvaltı

10.00-12.00 II.OTURUM: Kent İçindeki Ören Yerleri ve Kentsel Arkeoloji
Bugünkü yaşayan kent dokularıyla iç içe olan arkeolojik alanların tarihi kentsel dokuyla birlikte korunması, kazılması ve kültür ortamına katılması

10.00-11.00 - TKB Üyesi Belediye Sunumları
Yöneten: İris Şengül ŞENTÜRK ( Antakya Belediye Başkanı/ TKB Meclis Başkan Vekili )

• Bergama Belediyesi
• Tarsus Belediyesi
• Altınoluk Belediyesi
• İzmir Büyükşehir Belediyesi

11.00-12.00- Uzmanların Görüşleri, Tartışma – Değerlendirme
Yöneten: Haluk ABBASOĞLU ( TKB Danışma Kurulu Üyesi )

• Prof. Dr. Fahri IŞIK
• Prof. Dr. Emel GÖKSU
• Doç. Dr. Gül ASATEKİN
• Yrd. Doç. Dr. Akın ERSOY

12.00-12.30 Forum-Genel Katkılar

12.30-13.30 Yemek-İzmir Sanat

13.30-19.30 Ord. Prof. Dr. Ekrem AKURGAL Büstü Açılışı, Tepekule – Smyrna Gezisi ve Kula’ya
Hareket

Kula Ziyareti, Gezi ve Kula Toplantısı
19.30-22.00 - Kula'da Akşam Yemeği

22.00 İzmir’e Hareket…

27 EYLÜL 2003 CUMARTESİ

09.30-10.30 TKB İzmir Forumu-İzmir Bildirgesi
Yöneten: Oktay EKİNCİ-TKB Genel Danışmanı

10.30-12.00 TKB Meclis Toplantısı

12.00.-12.30 - TKB İzmir Buluşması Kapanış Konuşmaları ve ayrılış,

12.30 Bozdağ-Gölcük’e hareket ( Kuşadası Belediyesi Otobüsleriyle )

13.30-14.30 Gölcük’te Yemek

15.00-16.00 Birgi Toplantısı ve İncelemeler

16.00-17.00 Ödemiş Ziyareti

17.30-18.30 Tire’de ikram ve incelemeler

19.30 Kuşadası’na Varış ve Otellere Yerleşme

21.30 Kuşadası'nda Akşam Yemeği

28 EYLÜL 2003 PAZAR

07.30 Kuşadası'nda Kahvaltı
09.00 Otellerden Hareket
09.30 Toplantı-Pine-Bay Tatil Köyü

Açılış Konuşmaları
Sunum: “Kuşadası Kimliğini Yeniden Kazanıyor” Fuat AKDOĞAN-Kuşadası Belediye Başkanı

10-30 Ara

10.50 Otelden hareket

11.00 SERGİ: “Kuşadası Sokak Sağlıklaştırma Projeleri Sergisi”
“Kuşadası Yerel Tarih Araştırma Grubu – Bir Zamanlar Okulluyduk Sergisi”
Yer: Belediye Giriş Holü

11.20 KENT MERKEZİ GEZİSİ: “Kuşadası Kimliğini Yeniden Kazanıyor”
Kahramanlar Caddesi – Sağlık Caddesi – Yıldırım Caddesi – Çalıkuşu Evi – Yedi Eylül İlköğretim Okulu – Barbaros Hayrettin Paşa Bulvarı – Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı – Orient, Grand Bazaar – Güvercinada Kalesi

12.30 GÜVERCİNADA KALESİ FORUMU
Yöneten: Prof. Dr. Metin SÖZEN-ÇEKÜL Başkanı-TKB Danışma Kurulu Başkanı

Tarihi Kentler Birliği Anadolu El Sanatları Sergisi
Yer: Güvercinada Kalesi

13.30 KADI KALESİ KAZISI ZİYARETİ

14.30 Öğle Yemeği – Değirmen Restaurant

17.00 Kuşadası’ndan Ayrılış

İLETİŞİM:

- TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİK– BURSA
Ayşe KAYA
Tel: 0(224) 451 92 82
Fax: 0(224) 452 14 83
E-Posta: tarihikentler@bursa-bld.gov.tr

- İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
TARİHSEL ÇEVRE VE KÜLTÜR VARLIKLARI MÜDÜRLÜĞÜ
Kıvılcım KESKİNER – Özden ALICIGÜZEL
Tel: 0(232) 482 11 70 / 235 – 445 01 87
Fax: 0(232) 445 01 87
E-Posta: tarihselcevre@izmir-bld.gov.tr

- KUŞADASI BELEDİYESİ
Dr. Ayşe ŞERİFOĞLU
Tel: 0(256) 612 17 73 / 4142
Fax: 0(256) 614 15 80
GSM: 0(532) 583 32 20
E-Posta: ada_cevrekultur@yahoo.com
agserif@yahoo.com





Temmuz 31, 2003

Prof. Dr. Coşkun Özdemir'den TKB Van Buluşması İzlenimleri



Uzun yıllardır büyük devrimci M. K. Atatürk’ün 1923’te başlattığı çağdaş uygarlık atılımının, bir bilim toplumu olma hedefinin politikacılar tarafından baltalandığını söylemek sanırım abartma olmaz. Yazık ki yarım asırdan beri siyasetçinin bize başlıca armağanı birbiri ardısıra gelen düş kırıklıkları olmuştur.

Bugün tepeden tırnağa kire pasa ve yolsuzluklara bulaşmış bir toplumda yaşıyoruz. Hemen tüm kurumların yozlaşmadan yakasını kurtaramadığı bir ülkede üç yıldan beri gelişen büyüyen partiler üstünde ve siyaset dışında kalmayı başaran bir birlik var. Umut veren, iç açıcı bir oluşum; Tarihi Kentler Birliği. ÇEKÜL Vakfı’nın öncülüğünde filizlenmiş olan bu birliğe Vakıf başkanı Prof. Metin SÖZEN ve ÇEKÜL’ün ve birliğin baş danışmanı Y. Mimar Oktay EKİNCİ; bu çalışkan ve birikimli iki insan öncülük ve önderlik ediyorlar. Bence Türkiye’deki en güzel en olumlu gelişmeye, ilerlemeye açık, giderek gücünü arttıran çağdaş bir örgütlenme gerçekleşiyor. Bu birliğin katılımcılarını bölgelerinde sahip oldukları tarih ve kültür varlıklarının değerine inanan, onları tüm ülkenin ve insanlığın ortak mirası olarak korumayı benimseyen il ve ilçelerin vali ve belediye başkanları oluşturuyor. Ne mutlu onlara ki siyasal kimliklerini bir yana bırakarak bu topluluğa katılıyor ve ortak ve soylu bir hedef için emeklerini çabalarını bir araya getiriyorlar. Bu uygarlık tarih ve kültür zengini ülkede kültür ve tarih varlıklarını korumak için inançla çalışan, bunun için yüreğini ortaya koyan özverili başkanları tanıyor ve dinliyorsunuz. Sanki yüzyıllardır süre gelen ihmalkarlıklara, bilgisizlik ve bilinçsizliğe karşı durmak istercesine çabalayan, ortaya çıkan engellerle yılgınlığa düşmeyen, dayanışma duygusunu yitirmeyen insanları tanıyorsunuz orada. Kentlerinin kültür varlıklarını özenle hazırlanmış audiovisuel görüntülerle sunuyorlar. Bu güzelim yurdun tarif edilmez güzelliklerini 11.000 yıl öncesine dayanan tarih değerlerini, bu eşsiz hazineyi böylesine kapsamlı bir şekilde ortaya koymakta bu kadar geç kalışımıza hayıflanmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Ama işte yukarıda adını andığım, her türlü övgüye hak kazanan insanların öncülüğünde bu coğrafyada yer almış tüm tarihsel dönemlere ve burada gelişen tüm kültürlere sahip çıkmayı amaçlayan bu birlik ortaya çıkıyor ve büyük bir umudun belirleyicisi oluyor.

Van ilinde 10-13 temmuz tarihlerinde yapılan son toplantıda halkın haklı olarak deniz diye andığı Van Gölü’nün özellikleri ile birlikte sorunlarını 100. Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Sarı’dan dinliyoruz. Sadece bu suda yaşama şansı bulan inci kefalinin macerası: yumurtalarını sağlıklı bir yere, dere ağızlarına koyabilmek için gösterdiği inanılmaz çaba iyice duygulandırıyor insanı. Hem bu benzersiz varlık hem de iyi bilinen ve doğal kültür mirası olarak kabul edilen Van Kedisini yaşatmak için birer enstitüsü kurulduğunu öğreniyoruz. ÇEKÜL Vakfı Van koordinatörü Prof. Abdüsselam Uluçam’dan ve arkeolog Prof. Oktay Belli’den Van’ın tarihi zenginliklerini dinliyoruz. Urartu Uygarlığı’nı bu defa yakından tanıma fırsatını buluyoruz. Ünlü Van Kalesi’ndeki yazıtlardan haberdar oluyoruz. İlin övgü ile anılan valisi Hikmet Tan ve belediye başkanı Şehabettin Özarslaner toplantıları aralıksız izliyor ve tüm davranışları ile Van Gölü havzasının bir evrensel değerimiz olduğunu çok iyi algıladıklarını gösteriyorlar. Urfa Belediye başkanı Ahmet Nahçivan’ın da bu toplantıya katılmasından büyük memnunluk duydum. Yazık ki doğduğum şehir olan Urfa’da yapılmış olan toplantıya katılma fırsatı bulamamıştım. Benim gibiler Van’da olduğu gibi Şanlıurfa ‘da Kehriz adı verilen yer altı su kanallarının varlığını ilk defa öğreniyor ya da anılarını tazeliyorlar. Belediye başkanları ve valiler birer birer gerçekten birbirinden ilginç ve öğretici sesli ve görüntülü sunuşlar yapıyorlar.

Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanı İris Şentürk’ü dinliyoruz. Ondan çeşitli din ve etnik kökenden gelen insanların günlük yaşamlarını olduğu gibi eğlencelerini de örnek bir dayanışma ve beraberlik içinde sürdürdüklerini öğreniyoruz. Çizilen öyle iç açıcı bir tablo ki; bir an inanmak için fazla güzel olduğunu düşünüyorsunuz ama sonra böyle bir başkanı seçebilen bir halkın bu güzelliği de yaratabileceğine inanmak ağır basıyor. İzmir belediyesi kent kitaplığı ve onun zengin dergisi ve yayınlarıyla çıkıyor karşınıza, Bursa Osmangazi kültür mirasının korunması için 3 trilyon ayırabilen başarılı bir belediye, Ödemiş’i ,Tire’yi, Edirne’yi, Erbaa’yı, Demre’yi, Avanos’u, Hititler’in bölgesi Çorum’u, Midyat’ı,Bitlis’i, Batman’ı ,Yalvaç’ı, birinci lige yükselen Akçaabat’ı ilgi ile izliyoruz. Bu eşsiz coğrafyada görülecek, öğrenilecek ve yazık ki bu toplumda pek azımızın bildiği ne kadar çok şey var. Van’dan başka Bitlis ve Batman valilerin de katıldığı konuşmacılar somut olan ve olmayan kültür mirasını işliyorlar. Nihayet yürek yakan bir konuşmayı Hasankeyf’ten A. Vahap Kusen’den dinliyoruz. Vakti ile Moğollar’ın istilasına uğrayarak tahrip edilmiş olan Hasankeyf bu defa içeriden bir saldırıya uğruyor. Bu benzetmeyi yapan yüreği yanık belediye başkanı.

Mut, Amasra, Tarsus Belediye Başkanları, Çanakkale, Manisa, Tatvan Belediye temsilcileri de bu birlikte yer almakta.

Büyük bir merak ve ilgiyle izlediğimiz bu topluluk şimdilik 115 üyeye sahip Anadolu’nun tüm kültürlerini kucaklayan bir uygarlık kurmayı hedefliyor. Bu hedefe doğru yol alışda yerel yönetimlerin büyük bir rol aldığı kuşku götürmez. Ama onlarla birlikte halkın da kendi değerlerini koruma, kültür ve değerlerini benimseme dünya kenti olma özlemini taşıma bilincine ulaşması gerekiyor. İlk kez katıldığım bu topluluk bana büyük bir umut verdi. Halkı da böyle bir bilinçte buluşturacağına inanmak istiyorum. Bu birliği oluşturanları bir kez daha övgü ve saygı ile anarken bu güzelim uğraşının hiçbir kesintiye ve ihanete uğramadan süregelmesini ve hedeflenen sonuçlara ulaşılmasını yürekten diliyorum.

e-mail: coskunoz@superonline.com



Temmuz 17, 2003

Tarihi Kentler Birliği Van Buluşması - 10-13 Temmuz 2003

III. GÜN, 12 Temmuz, Cumartesi




“VAN GÖLÜ BİLDİRGESİ”


12 Temmuz 2003

Tarihi Kentler Birliği’nin (TKB) 10-13.07.2003 tarihlerinde Van Belediyesi ile Van Valiliği’nin ev sahipliği ve Van 100. Yıl Üniversitesi uzmanları ile TKB Danışma Kurulu, ÇEKÜL, Mimarlar Odası Van Şubesi ve TKB üyesi belediyelerin bilimsel ve kurumsal katkılarıyla gerçekleştirdiği “Van Buluşması”nın son oturumu olan FORUM’da dile getirilen değerlendirmeler ile tüm oturumlardaki görüş ve önerilerin; “VAN GÖLÜ BİLDİRGESİ” olarak derlenmesi ve bu buluşmanın genel tespit ve dilekleri olarak ilgili kurum ve kişilere iletilmesi, katılımcıların ortak kararı olarak kabul edilmiştir.

“Geçmişten Geleceğe Yaşama Kültürü” nü sürdürebilmek için, UNESCO ve Avrupa Konseyi kültürel gündemlerine paralel olarak; “Somut Olmayan Miras” temasıyla gerçekleştirilen toplantının sonuçları özetle şöyledir:

ANADOLU KÜLTÜRLERİ, ULUSAL ONURUMUZDUR:

TKB ve toplantı katılımcıları, Anadolu’yu dünyanın en zengin uygarlık coğrafyası yapan ve büyük Atatürk’ün; “5000 yıldır bu topraklardayız” sözüyle birlikte; “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” vurgulamalarına da kaynak oluşturan tüm tarihsel dönemlere ve bu yurtta filiz verip gelişen tüm kültürlere sahip çıkarak kucaklamayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşı ve onurlu vatandaşları olmanın tartışılmaz koşulu kabul etmektedirler.

Van Gölü Havzası da, İ.Ö. 10.000’lere kadar uzanan yerleşim alanlarında, HURRİ, TRANS-KAFKAS, URARTU, ROMA-BİZANS, VASPURANKAN PRENSLİKLERİ, SELÇUKLU, AKKOYUNLU-KARAKOYUNLU ve OSMANLI dönemlerine ait olmak üzere, Hıristiyanlığın, Müslümanlığın ve tarih içindeki diğer değişik inanç ve kültürlerini de yansıtan, zengin ve köklü bir UYGUARLIKLAR HAVZASI olarak, ulusal onurumuz ve evrensel değerimizdir.


TKB Van Buluşması katılımcıları, aynı zamanda insanlığın ortak mirası olan tüm bu değerleri oluşturan her türlü kültürü ve geçmişe ait tüm yaşanmışlık belgelerini ayrım yapmadan ve aynı içtenlikle sahiplenmeyi ve korumayı, Atatürk’ün “Anadolu uygarlıklarından kök alan çağdaş Cumhuriyet” ilkesini de yaşama geçirmenin öncelikli görevleri arsında görmekte ve savunmaktadır.

KÜLTÜRÜ YARATAN, YAŞAMDIR:

Günümüzde kimlikli kentleşmenin yanı sıra,kimlikli bir ulus olabilmek ve dünya topluluğunda kimlikli değerlerle saygın bir yer alabilmek için giderek daha da önem kazanan ve TKB’nin de kuruluş amaç ve hedeflerini oluşturan “Tarihsel ve Kültürel Miras”ın temelinde, bu zenginliği yaratan ve geliştiren yaşama kültürleri, insani davranışlar, akıl ve düşünce zenginliği ile toplumsal yaşamın tarihsel yasalarını oluşturan gelenekler, müzik, eğlence, beslenme, giyim, dil ve yazı, folklör, yöresel mekan kültürleri ve UNESCO’nun da; “insanlığa ait sözlü ve somut olmayan miras” olarak vurguladığı toplumsal tarihin tüm anı değerleri ile inanç ve sosyal ilişkiler çeşitliliği vardır.

TKB ve Van buluşmasına katılımcıları, “Somut Olmayan Miras” olarak tanımlanan tüm bu değerlerin binlerce yıllık kazanımlar oldukları bilinci içinde, aynı kazanımların geleceğe de esin kaynağı olacak birikimlerini koruma ve çağdaş dünya ile gelecek için değerlendirme hedefinin, ülkemiz kültürel zenginliğini korumayı amaçlayan yasalarımızda ve ilgili kurumların görevleri arasında artık yer alması gerektiğini önemle gündeme getirmektedirler.

VAN GÖLÜ HAVZASI, EVRENSEL DEĞERİMİZDİR:

Toplantılarda bir kez daha açıklanan ve yukarıda özetlenen uygarlıklar zincirinin derinliği uzmanlarca belgelenen tüm tarih, kültür, yaşam ve doğa değerleriyle birlikte; her biri geçmişin önemli merkezlerini oluşturmuş Bitlis, Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş, Doğu Beyazıt, Çaldıran, Muradiye, Saray, Özalp, Edremit, Gürpınar, Hoşap, Gevaş, Bahçesaray, Çatak, Başkale, ve Van yerleşimlerini kucaklayan, Van Gölü Havzası’nın geçmişten geleceğe uygarlık ve gelişme kaynaklarının korunması ve sürdürülmesi yönündeki proje ve çabalara ilgili kurumlar etkin destek vermelidir.

Bu bağlamda, dünyada yalnız Van Gölü ve gölle buluşan akarsularda yaşamını bulan İnci Kefali’nin korunması ile buna yönelik yöresel balıkçılığın ve yerel-toplumsal ekonominin güçlendirilerek gözetilmesi;

100.Yıl Üniversitesi’nde özel bir enstitüsü de kurulan Van Kedisi’nin neslinin korunması ve dünyaya bir “doğal kültür miras” zenginliği olarak tanıtılıp sunulması;

Yine Van yöresine özgü bir uygarlık mirası olan; tarihsel su kanalları “Kehriz”lerin korunması ve değerlendirilmesi için çalışmaların yoğunlaşması,

Ve, bütün bu doğal özgünlüklerle birlikte daha da anlam kazanan, tarih içindeki tüm kültürlerin simgesi ve tanıklıklarını yansıtan anıtsal ve sivil mimari zenginlikler ile eski yerleşme dokularının elde kalabilen tüm örneklerinin, bundan böyle daha fazla eksilmeden ve yıpranmalarına karşı da önlemler alınarak Van Gölü Havzasının kimlik ve kalkınma kaynakları olarak sahiplenilip değerlendirilmesi;

Bu amaca yönelik olarak ise Van Valiliği ile Van Belediyesi’nin ortak çabaları ve 100.Yıl Üniversitesi’nin bilimsel katkılarının, ilgili tüm yerel kurumlar, sivil kuruluşlar ve merkezi hükümetin etkin işbirliğiyle kalıcı ve ürün verici eylem planlarıyla uygulamalara dönüşmesi, katılımcıların ortak dileğidir.

TKB Van Buluşması- VAN GÖLÜ BİLDİRGESİ Katılımcıları (12.07.2003)
Hikmet Tan- Van Valisi
Şahabettin Özarslaner - Van Belediye Başkanı
Dr.Bekir Kumbul -Tarihi Kentler Birliği Başkan Yrd., Antalya Belediye Başkanı
Prof. Dr. Metin Sözen - ÇEKÜL Vakfı Başkanı, TKB Danışma Kurulu Başkanı
Kayhan Kavas - İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürü
Cengiz Varnatopu - Edirne Belediye Başkanı, TKB Encümen Üyesi
Naif Alibeyoğlu - Kars Belediye Başkanı, TKB Encümen Üyesi
Ahmet Bahçıvan - Şanlıurfa Belediye Başkanı, TKB Encümen Üyesi
Oktay Ekinci - TKB Genel Danışmanı
İris Şengül Şentürk - Antakya Belediye Başkanı, TKB Meclis Başkan Vekili
Prof. Dr. Zahit Ağaoğlu - 100.Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam - 100.Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Oktay Belli - İÜ Van Bölgesi Tarihi ve Arkeolojik Araştırmalar Merkezi Müdürü
Doç Dr. Mustafa Sarı - 100.Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi
Enver Özkahraman- Sanatçı
Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk- 100.Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi, Mimarlar Odası
Sönmez Karabulut - Van Mimarlar Odası Şube Başkanı
Mithat Kırayoğlu - TKB Danışma Kurulu Üyesi / ÇEKÜL Vakfı Başkan Vekili
Prof. Dr. Arsın Aydınuraz - UNESCO Türkiye Milli Komisyon Başkanı
(Konuşmacı Belediye Başkanları:)
Mehmet Eriş- Ödemiş Belediye Başkanı
Şehmus Nasıroğlu- Midyat Belediye Başkanı
Abdulvahap Kusen- Hasankeyf Belediye Başkanı
Tekin Bayram - Yalvaç Belediye Başkanı
Ahmet Yenihan- Erbaa Beldiye Başkanı
M. Seyhan Duru - Avanos Belediye Başkanı

Dr. Sabri Yetkin - İzmir Kent Arşivi Müdürü
TKB Üyesi Belediye Başkanları
Konuk Valiler - Konuk Kaymakamlar- ÇEKÜL Grubu - TKB Sekreteryası
ve Tüm Katılımcılar




Tarihi Kentler Birliği Van Buluşması - 10-13 Temmuz 2003


III. GÜN, 12 Temmuz, Cumartesi



Tarihi Kentler Birliğinin yeni üyelerinden Akçaabat Belediyesi adına Başkan Şefik Türkmen, Çorum Belediyesi adına Başkan Yardımcısı Ekrem Eren, Osmangazi Belediyesi adına Başkan Hilmi Şensoy, Tire Belediyesi adına Başkan Tayfur Çiçek, belediyeleriyle ilgili sunumlar yaparak, yörelerini tanıtıcı konuşmalar yaptılar.

Sonra FORUM'a geçildi...

Sabri Yetkin/İzmir Büyükşehir Belediyesi Danışmanı
"Somut olmayan mirasın belgelenmesi konusunda, somut unsurlar soyutlaşmış, belleklerden silinmişi yapıları tekrar belleklere kazandırmak, belgelemekj için yayın faaliyetlerinden bahsediyorlar.

- Kent kitaplığı yayın dizisi altında 41 kitap, 19 anı kitabı 6 dergi
- 4 ana dizi: Kent kitapları – Tanıtımlar – Anı kitapları – Dergiler

Soyut kültür başlığı altında yapılanlar:

5 ANA KATEGORİDE

1) Anılar
2) Sözlü tarih
3) Seyyahlar
4) Gastronomi (Yeme içme kültürü)
5) Var olmayan kültürün tanımlanmsı


1) ANILAR: Kent tarihi için önemli. Bugün artık kentte var olmayan ilişkiler bu anılar yoluyla aktarıldı, canlandırıldı.

2) SÖZLÜ TARİH: Kaynaklar yaşlı insanlar olduğu için hızlı davranmalıyız

3) SEYYAH ANLATILARI:

4) GASTRONOMİ (YEME İÇME KÜLTÜRÜ): Mutfaktan pişmiş yemekleri öğreniyoruz.

5) KENTİN YİTİRİLMİŞ YAPISI: 1922 yangın, kentin 65%’sini kaybettiği için soyutlaşmış, anlamakta zorluk çektiğimiz yapıyı anlamaya çalışmaya yönelik çalışmalar.
- Misal: Kartpostallardan tarih kitabı

Bu belleği geri kazanma çalışması belediyelerin görevidir. Bunun için belediyeler yayıncılıkta ciddi roller üstlenmelilerdir. İzmir’de bunun için akademiden öğretmenlere geniş bir kadro oluşturmuşlar."


Oktay Ekinci :

"Mozaik konusunda yeniden düşünülmesi konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çünkü tarih içindeki beraberliğimize ters düşen bir terimdir mozaik. Dağılabilir bir özelliktir. Anadolu’nun kültürünün dağılabilir özelliğe sahip olduğunu düşünmüyoruz. Ayrıca mozaik bir tasarım ürünüdür. Buna karşılık Anadolu’nun çok kültürlülüğü bir tasarım sonucu değil bir süreç içinde meydana gelmiştir. Anadolu’daki kültürler beraber yaşadığı için vardırlar. Biz buna bir kavram olarak alaşım dedik. Bu terimde çok iddialı değiliz. Anadolu’daki kültürler Anadolu’nun içinde yoğrulan farklı kültürlerdir. Farklı coğrafyalardaki kültürlerden farklıdır.
- UNESCO’nun insanlığa ait sözlü ve manevi miras konusunda yaptığı vurgu önem kazanıyor.

1) Yaşama kültürü, anıtsal mimari vb. mirasın yaratıcısıdır
2) Doğayı kullanma becerisinin zenginliği

Tarihi kentler bu ikisinin eseri.

- Belediye başkanlarından bunları dinledik. Yaşama kültürü toplumsal temsiliyet olduğu için belediye başkanlarımızın konuşması doğaldır.

Somut olmayan miras aklın ve akıl yaratıcılığının tarihidir. Örnek: Hayvanlar aleminde bir tek insanın barınağı değişime uğramıştır. Bunun korunması gelecek kuşaklara bu aklın aktarılması demektir.
"

Doç Dr. Hüseyin Çelik/Milli Eğitim Bakanı

"Türkiye’nin dört bir yanından şehrimize teşrif edenler!

Bu toplantının vekili bulunduğum ilde yapılmış olması benim için çok önemlidir. Azeri türkçesinde kent, 'köy' demektir. Şehirlerimizin köyleşmiş olmasından bu tabir yerine oturuyor. Kentlerimiz gittikçe köyleşmeye başladı. Bunu önüne geçilmesi gerekiyor. Kültür insanın insan olma vasfıyla ilgili bir olaydır. Gelişme, değişme ve güzelleştirme insana mahsustur. Evrende her şey insan etrafında şekillenmektedir. Kültür ile tabiat arasındaki ilişkiye Oktay Ekinci de değindi. Soyut olan birikim ve tavır bir taraftan mimariye, etnografyaya, kilime vesaireye yansır. Soyutla somut arasında bire bir ilişki vardır. Van şehrinin Van Gölü kenarına kurulmuş olması tesadüf değildir. Van Havzası her tarafından sular fışkırır. Bu gölün maviliği kadar güzel bir mavi bulamazsınız. Millet ile ırk farklı şeylerdir. Bütün dillerde farklı kelimelerle anlatılır. Evrensel olan kültür elbette ki en üst kültür.

Gökkuşağının güzel olmasının nedeni içindeki renklerin fazlalığı ve çeşitliliğidir.

Her insan ayrı bir alemdir. Bu çeşitlilik doğanın özünde vardır.

Totaliter rejimler “veya”cıdır. “Sen” veya “ben” derler. Demokrasiler “ve”cidir. Biz “ya”, “ya da”cı olmamalıyız. Bu açıdan kültürel çeşitlilik üstüne daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Tabiatın kendi içinde saat gibi bir işleyişi vardır. İnsanların toplu olarak yaşayışından dolayı ortaya çıkan sorunlar vardır. Beledi olmak (şehirli olmak) gerekir. Bir düzen içinde beraber aynı coğrafyada olmak gerekir. Bu açıdan belediyelere büyük bir görev düşer. Tabii TKB ’nin buradaki önemi büyüktür.

Binlerce yıllık tarihe sahip güzel van şehrinde, TKB’nin çok önemli bir toplantı yapmış olması bendenizi bir van milletvekili olarak çok mutlu etmiştir.

Van şehri son yıllarda zevksiz bir şekilde büyüdü. Büyümekten öte irileşti. Bizler ne yapıp edip Van gibi Diyarbakır gibi göç olan yerlere önem vermeliyiz. "


Prof. Arsın Aydınuraz - UNESCO TÜRKİYE MİLLİ KOMİSYONU BAŞKANI
Solda Mithat Kirayoglu sagda Prof.Dr.Aydinuraz
"Yaygın bir yanlışlık var. Van Belediye Başkanı dedi ki: 'Unesco’nun Türkiye masası şefi aramızda'. Oysa bizim adımız UNESCO Milli Komisyonu!

TKB’nin oluşumu ÇEKÜL’ün önderliğinde UNESCO adını sıkça kullanan bir oluşum içinde. Misyonlarımız içinde hükümetlere danışmanlık etmek de vardır. Biz para almayız ama Sekretarya'mız Milli Eğitim Bakanlığından kaynak alır. Sayın Ekinci mayası Metin Sözen tutkalıyla yapıştırılmış bu güzel grupta, somut ve somut olmayan miras terimini biraz açmamı istedi. Dünya Miras Komitesi yapılandırması içinde ilgili ülkeler tüm insanlık adına korunması gereken varlıkları deklare ederler ve daha sonra bunları korumayı taahhüt ederler. Türkiye de 9 tane varlık önerdi. Ama Pamukkale hariç diğer önerilenler çok somut varlıklardı. Diğer ülkelerde de bu böyle oldu. Bundan dolayı, somut olmayan mirasa yönelik ayrı bir liste oluşumuna gidildi. Dünya Miras Listesi ve Somut Olmayan Miras Baş Yapıtları Listesi diye iki liste olacak. Türkiye bununla ilgili olarak “meddahlık” konusunda başvuru yaptı...

'Dünya Belleği Listesi' diye de bir liste var. Türkiye bu konuda da başvuru yaptı. Birinci öneri Kandilli Rasathanesi El Yazmaları, ikinci olarak Boğazköy Tabletleri de kaydoldu. Şimdi Süleymaniye Kütüphanesi El Yazmalarıyla uğraşıyoruz.

Türkiye’de 9 kırmızı nokta (kültür varlığı) var. Ama burada doğal değerler -Pamukkale dışında- biraz unutulmuş.

'MAB- Man and Biosphere' Listesi... Türkiye’nin biosfer rezervi yok. Çok uğraştık ama niye yok anlayamıyoruz. Bizim yasal düzenlemelerimizde biyosfer tanımı yok. Kültürle ilgili 4 liste var. 4. Liste de böylece Biyosfer Rezervi Listesi. Bunların hepsini gözönüne almamız gerekiyor."

Hüsnü Işıkgör-Bitlis Kültür ve Turizm Müdürlüğü

"Somut olmayan kültür konusunda bir Bitlis halk inancı: Çarşambaları, Mart ayının son haftasıdır. Şeytanın babasının izine gittiği ve o dönemde yağmur veya kar yağarsa bereketin bol olacağı inancı hakimdir. Bu inancı paylaşanlar o dönemde traş olmayıp, banyo yapmamaktadır. Ben de bu vesile ile bunu eklemiş olayım!"


Yalçın Kurt/Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı:

"Aynı zamanda bir belediye başkanı ve kurullarda çalışmış birisiyim.

Kültür ve Turizm Bakanlığı görevlerinden bazılarını yerel yönetim ve stklarlar paylaşacak, özel sektörde bu işin içinde yer olacaktır. Finans ayağı kültürel çalışmalarda çok önemlidir. 2 gün önce TC genelinde proje boyutunda bize talep çok azdır. Projesi olan tekliflere öncelik tanıyoruz.

2863 sayılı yasa ile ilgili çalışmalar devam etmekte. Uygulamaya yönelik çalışmalarınızı değerlendireceğiz.

Sevgili belediye başkanlarına saygıdeğer hocamız Metin Sözen adını şehirlerinde caddelere parklara vermelerini öneriyorum."


Efkan Ala - Batman Valisi

"Bu birliğin oluşması ve devam ettirilmesini sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Bazı olumsuzlukların bizim yolumuzu kesmemesi gerekir. İnsanlardan ve bazı düşüncelerden korkulmasını anlayabiliyorum. Ama binlerce yıl öncesindeki insanların yaptığı eserlerden, kültürel mirastan korkulmasını anlamak mümkün değil."

Prof. Dr. Metin Sözen

"Beraberlik tutkalının kıvamını beraberce tutturabildiğimiz zaman ilerideki birliktelikler sağlam olur. TKB’nin belleğine kazıdığı şey süreklilik. Korkunun ecele faydası yoktur. Kavramları doğru bir şekilde doldurmalı doğru insanlarla geliştirmeliyiz. Bugün 115 belediye üyemiz var. Ama bunun arkasında valilerimiz, kamunun diri güçleri, stklar ve özel kuruluşlar var.

UNESCO, Birleşmiş Milletler, AB ve Avrupa Konseyi bizle var. Ne olursunuz, kaynak olma, beraberliğinizi büyüklüğü taşıma konusunda uluslararası gündemi değiştirecek kişilerin bizler olduğuna inanmalıyız. Bizler bu ülkenin gündemini değiştirmeliyiz. Doğa ve kültür öncelikli bir gündem yaratmalıyız. Öne çıkıp resim verdiğiniz zaman arkanızdaki insanın soru işaretleri fazlalaşır."


Oktay Ekinci:

"Toplantı sonucunda Van Gölü Bildirgesi olarak ilan edilmesini düşündüğümüz bildirgeyi birazdan sunacağız."





Temmuz 16, 2003

Tarihi Kentler Birliği Van Buluşması - 10-13 Temmuz 2003

II. GÜN, 11 Temmuz, Cuma






Van Valiliği ve Van Belediyesi tarafından İl Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantı Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı...
Açılış Konuşmaları şu sırayla yapıldı:
Şahabettin Özarslaner- Van Belediye Başkanı
Sönmez Karabulut- Van Mimarlar Odası Şube Başkanı
Erdoğan Bilenser- TKB Başkanı (Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanı) yerine Dr. Bekir Kumbul, TKB Başkan Vekili (Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı)
Prof.Dr.Yücel Aşkın- 100.Yıl Üniversitesi Rektörü
Hikmet Tan- Van Valisi


Şahabettin Özarslaner- Van Belediye Başkanı, konuşmasında "Yerel yönetimler olarak üstlendiğimiz önemli kimliğimizin farkındayız. Dünya global sisteminin önemli göstergelerinden biri olan yerel yönetim işlevi, takdir edilir ki, kentine bir kimlik kazandırmak, ileri, seviyeli, demokratik bir oluşum içine çekmek, refah ve huzurlu bir ortam yaratmak, halkın ve sağduyunun sesi olmak, onlara hizmet etmektir.

Bunun yanında sahip olduğu kültürel, tarihsel, otantik ve doğal değerlerine sahip çıkmak, onu dünya kamuoyuna duyurmak ve kalıcı bir eser bırakmaktır. Yeni nesil için yarınlara emin ve güvenilir bir kent belde bırakmaktır…"
dedi. Van Gölü'nün kirlilikten kurtarılması için bir çağrı yapan Özarslaner, “Gelin Ortadoğu ve dünyanın yakın gelecekteki turizm merkezi Van Gölü Havzası ve çevresi ile dünyanın 4. büyük gölünü kirlilikten kurtaralım. Tarih ve kültür mozaiği bölgemizdeki binlerce yıllık kültürel ve tarihsel mirası koruyalım ve geliştirelim. Birbirimize sahip çıkmalı ve uygarlık yolunda yarışmalıyız” dedi.
  

Solda Van Belediye Başkanı, sağda Mimarlar Odası Başkanı... Aşağıda salondan görüntüler...


  



Van Mimarlar Odası Şube Başkanı Sönmez Karabulut da koordinasyon ve işbirliği eksikliğinden yakınarak, "bu Buluşma'nın iyi sonuçlar doğurmasını umut ettiğini" belirtti. (*)

Sonra TKB Başkanı Erdoğan Bilenser'in ilettiği mesaj okundu:

Sayın Valim,
Sayın Belediye Başkanlarım,
Değerli Konuklar,

Tarihi Kentler Birliğimiz kurulduğu 2000 yılından bu yana hızla gelişti ve birbirinden başarılı etkinlikleri ve birliktelikleri, sizlerin de desteği ve çabasıyla gerçekleştirdi.

En son Mayıs ayında Bursa’da gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Toplantımızın, sonuç bildirgesinde de belirttiğimiz gibi, Birliğimiz tarihsel ve kültürel mirasın korunması konusunda verilen ‘uluslararası sözlerin’ tutulmasına katkıda bulunmaya devam edecektir.

Yine çok başarılı olacağına inandığım ‘Tarihi Kentler Birliği Van Buluşması’nı Van Belediyesi ve Van Valiliği’nin ev sahipliğinde gerçekleştiriyoruz. Maalesef, daha önce belirlenmiş olan programım nedeniyle sizlerin aranızda bulunamıyorum.

Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin kültürel gündeminde önem kazanan ‘somut olmayan kültürel miras’ kavramının ele alındığı bu etkinliğimiz, Ankara Beypazarı Bildirgemizde ilan ettiğimiz ‘Korumanın 5 Yılı Kampanyası’nın önemli bir adımı olacaktır.

Bu etkinliğimizin gerçekleştirilmesini sağlayan başta Van Valisi Sn. Hikmet TAN’a, Van Belediye Başkanı Sn. Şahabettin ÖZARSLANER’e, ÇEKÜL Vakfı Başkanı değerli hocamız Sn. Prof. Dr. Metin SÖZEN’e, Tarihi Kentler Birliği Genel Danışmanımız Sn. Oktay EKİNCİ’ye, Tarihi Kentler Birliği üyesi değerli meslektaşlarıma, bilimsel katkıyı sağlayan Van 100. Yıl Üniversitesine ve Rektörü Sn. Prof. Dr. Yücel AŞKIN’a ve tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.

Toplantının başarılı geçmesini diler, en içten saygılarımı sunarım.


Dr. Bekir Kumbul şunları söyledi:
Dr.Kumbul


"TKB Anadoluyu buluşturan, bizim harcımız olan bir değerimizdir. 2000 yılında doğan bu bilinç her yıl Anadoluyu sarıyor, büyüyor. TKB ilgili sivil toplumun temsilcileriyle buluşmuş bir Birlik’tir. Kimlikli kentleri yaratabilmek için bu kimliği önce kendimizin tanıması, kavraması ondan sonra Anadolu’ya yayması gerekir. AB diyorsak, ona kültürümüzle kendi kültürel kimliğimizle üye olmamız gerekir. Dünya coğrafyası üzerinde otuzdan fazla medeniyetin yaşadığı ve her medeniyetin kendine özgü özelliklerini yansıttığı bir coğrafyada, geçmişin değerlerini bugüne yansıtıp geleceğe ışık tutmaya çalışıyoruz. Bu 3 aylık toplantılar bizi birbirimize yaklaştırmıştır. Anadolu’nun her noktası ayrı heyecan, farklı kültür, farklı mozaik yansıtıyor. Anadolu açık bir müze, uyuyan bir dev ve o dev bir gün ayağa kalkıp çığ gibi büyüyecek. Bu coğrafyada değerler yaratılmış, bu değerler yani somut olmayan miras: gelenekler, görenekler, müzik, gastronomi, toplumları toplum yapan kültürel değerler, o insanı insan yapan değerler yani somut olmayan miras.

Antalyalılar dergisinde, ‘Nereden ne zaman gelmiş olursan ol Antalyalı’sın ve kültürünü yansıt’ diyoruz. Bir çoğumuz geçmişle ilgili en fazla dördüncü nesli biliriz. Öyle mi olmalı? Yukarıdan yavaş yavaş birer birer kopacak bu değerler; onların gelenek görenekleri, yaptıkları, tüm bunlar yazılmalı. TKB üyelerine öneriyorum; ‘geçmişten geleceğe kentimiz’, bu görüşle sahiplenme duygusu artıyor. Sahiplenme, kültüre sahip çıkmayı, korumayı getiriyor yani somut olmayan mirasımızın tarihimizle birlikte taşınmasını sağlamalıyız.

Sürdürülebilir kalkınmanın temeli, sürdürülebilir çevre ve çevreye sahip çıkmak, temel değerlerimizi, kültürümüzü ortaya çıkarmaktır. Kültürel globalizm; değişik kültürlerin insanlar tarafından algılanabilmesi, yaşanabilmesi, tüm insanlığın ortak mirası, tüm insanlığa mal edilmesi, onu ortaya çıkarıp insanlığa sergilemektir. Kimlikli, kişilikli kentler arkasından kimlikli Anadolu’yu yaratmalı ve bu kimlikle mirasa sahip çıkılmalıdır."


Sayın Milletvekili


100. Yıl Üniversitesi Rektörü'nün Program'da adı olmasına rağmen kendisi yoktu. Onun yerine orada bulunan Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu (AKP);
"Geçen hafta Napoli'deydim, bizi Pompei'ye de götürdüler, oradaki turist sayısından çok etkilendim, burada da 700 yıllık mazi var, turizm lazım bize de" diyerek, kişisel görüşlerini ve kültür anlayışını açıkladı salona...
Hikmet TAN
Van Valisi Hikmet Tan ise, "Bugün hayatımın en mutlu günü" diye başladığı konuşmasında önemli bir dönüm noktasında bulunduğunu bunun için çok mutlu olduğunu söyleyerek, “tarihi ve kültürel değerleri korumak ve gelecek nesillere harap olmadan aktarmak için çaba gösteren tüm kurum ve kuruluşlara destek olmak gerekiyor. Bunun için elimden gelen desteği vermeye hazırım. Özellikle Van Gölü'nün kirlilikten kurtarılması için sürdürülen çalışmalarda Belediye'mizin Almanya’dan almak istediği dış kredi için gereken desteği verdim” dedi. Hikmet Tan, sözlerine şöyle devam etti:
"TKB’ye, bu fırsatı sundukları için şükranlarımı sunarım. Van buluşması Bursa toplantısında belirlendi, tarihi yakın olduğu için de bazı aksaklıklar yaşanmış olabilir, bunu bir dahakine telafi edeceğiz...

Müsadenizle 2 önemli tesbitimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Biz bu buluşmadan ne bekliyoruz?

Özellikle Van Gölü Havzası ile ilgili düşünceleri, çözümleri ve sorunları dile getirecek özellikle hemşehrilerimizin bunu dinlemesini istiyorum. Sadettin Tantan ve Nami Çağan başkanlığında sayın valilerin katıldığı bir toplantı yapıldı. Özellikle Van Gölü Havzası’nın sorunlarının dile getirildiği bir bildiri yayınlandı. Bazı çevreler bunu protesto etti ancak bu toplantı yaptıkları bu talihsiz protestonun bir cevabı olacaktır.

Antalya Belediye Başkanı'mız ve bizim Belediye Başkanı'mızın da dile getirdiği gibi, öncelikle bu kimliği tüm Türkiyeye ve sonra dünyaya tanıtmak, gerekir. Bunu da özellikle havzamızın sorun ve çözümlerini gün ışığına çıkarmakla başlayabiliriz. Biz ilimizin bir kongre merkezi olması için çalışmalara başladık, inanç turizmi konusunda ısrarla duruyoruz çünkü bana göre inanç, insanları ayırmaz, birleştirir. Van'ın bir kongre merkezi olması konusunda sıkıntılar çekiyoruz ancak bu sıkıntılar sadece Van’a ait sıkıntılar olmadığı için, burada Bitlis valisiyle de ortak çalışmaya başlayacağız.

Van Gölü Havzası’nın diğer bir sorunu ise çekilmez hale gelen Üvez Sineği sorunudur. Temmuz, Ağustos aylarında oturmak mümkün değil. Bu sorunun havza boyutunda çözülmesi gerekir ki bunu iki il olarak çözeceğiz.

Van Gölü Havzası’nın kültür, turizm ve sanatsal değerlerinin kitlelere tanıtılması için yapılması gerekenler var. İran ile 250 km'lik bir sınırımız var. Bu insanlar bizimle ortak çalışmak, alış veriş, ticaret yapmak, sporda ortak olmak istiyorlar. İran Büyükelçiliği’nden, Urumiye Valisi ve Azerbaycan Valisinden Van arasında “hava köprüsü” kuralım teklifi geldi. Onlar bizlerle herşeyi yapmaya hazır. Kapıköy İran arası 30 km yolun düzeltilmesi gerekiyor. İran bu konuda çalışmaya başladı. Van- Hoy- Kapıköy arası transit karayolu geçişinin sağlanması için çalışıyorum. Sayın milletvekilimizin de bu konunun üzerine düşmesini istiyorum. Tatvan Van deniz yolu, Van İran demiryolu veya Türki Cuhuriyetlerle Van arası demiryolu, Tatvan- Gevaş- Edremit- Van, Tatvan- Erciş- Van arası demiryollarının projelerinin geliştirilmesi lazım. Milletvekilimizin bunun da arkasında olup, konuyu izlemesini istiyorum. Belediye Başkanımız projelere daha çok destek gerektiği konusunda söylediklerini ben de destekliyorum. Almanya’dan gelen teknik heyetlerle valilik olarak bu projeyi desteklediğimizi söyledik. Milletvekillerimiz bu konuyu takip etsin ve yarım kalan bu arıtma projesini tamamlasınlar istiyorum.

Bir ay önce Mustafa Sarı, İnci Kefali’nin göç yollarını tanıtan, yumurtlamak üzere derenin içine göçü gösteren bir belgesel hazırladı ve bu belgesel tüm televizyonlarda yayınlandı. Bu Van’ın değerini dünyaya tanıtmak için en iyi yoldur..."



Sonra yarım saatlik bir Çay Molası verildi ve bu sırada aynı mekanda açılmış bulunan Sergiler gezildi...

      


Dr.Sabri Yetkin, Van Valisi Tan ile  Prof.Dr.Metin Sozen

Daha sonra "Van Gölü Havzası’nda Tarih, Kültür ve Çevre" başlıklı ilk oturuma geçildi. Oturumu TKB Danışma Kurulu ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen yönetti...

Sunumlar:

Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam (100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi); "Van Gölü Havzasının Tarihsel ve Kültürel Varlıkları",

Doç. Dr. Mustafa Sarı (100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi); "İnci Kefali",
Prof. Dr. Recai Karahan (100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi);"El Sanatları",
Prof. Dr. Zahit Ağaoğlu (100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi); "Van Kedisi"
Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk (100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi); "Van’ın Yeraltı Su Kanalları / Kehrizler",
Sanatçı Enver Özkahraman; "Van’ın Tarihi ve Kültürel Yaşamı"

Prof. Dr. Metin Sözen şöyle konuştu:
"Vali Hikmet Tan, TKB'nin kuruluşunda Bursa'da evsahibi idi, şimdi Van'da evsahibi... Yaptığı konuşma bir açış konuşmasının ötesindeydi... Burada yazı yazmayı, not tutmayı geleceğe bildirecek bir Birliğin içindeyiz. Her akla geleni konuşmak zorunda değiliz. Bilim insanları masa başında billgi ürettiği zaman bilim gereksizdir. Burada bilimi hayata taşıyan insanlar oturuyor. Burası için üretiyorlar, dünya için de üretiyorlar. Bilimi topraklara taşıyınca bilim değerlidir. Buradaki arkadaşlar kendilerini buraya adamışlardır. Uygarlık, bilime alternatif, getirdiği zaman ciddidir. Bilginin akışı havza boyutunda olacaktır. Havza boyutunda koruma budur. Van Gölü... O çanağın içinde rengi hergün değişen bir su... Doğudan gelen, savaşlar bitirien insanlar bu suyun kenarında oturup dinlenmişlerdir. Doğu ile batının nefes aldığı nokta, büyük çatışmalar burada olmuştur. Onun için burada konuşurken çok dikkatli olmak zorundayız. Bu yüzden bir vefa borcu olarak Mahalli İdareler Genel Müdürü Kayhan Kavas'ı buraya çağırıyorum"
Kayhan Kavas
Kayhan Kavas: "10 yıl önce Hakkari'de Yüksekova Kaymakamı idim. O zamandan bu zamana çok şey öğrendim. Hocam bir vefadan bahsetti, bir borç varsa eğer, biz hepimiz ona borçluyuz, vatan ve kültür sevgisiyle hafızalarımızı yaşanabilir kılmak, hafızamızı neden nasıl kullanmamız gerektiğini bilgece bize öğreten Metin Hocamı selamlıyorum.

Bugün 1000'in üzerinde 'Birlik' var. Bu birlikler dünyada yaygın ve önemliler. Ülkemizdeki birlikler ize ne yazık ki arzu edilebilir yerde değiller. Ama TKB başka, o diğerlerine örnek olmalıdır. 'TKB ortak paydayı doğru belirlemiştir' dendi, neden ortak paydayı doğru belirledi? Konunun öneminin farkında olan belediye başkanları son hız çalışıyor. Kültür ve tarih mirasına sahip çıkmak; onu bilmek, anlamaktır. Yarınlarla ilgili hedef koyabilmek için bilmek anlamak gerekir. Yarınlara hedef koymak için konuyu anlamak, halka yaymak ve halkla birlikte konuyu uygulamak gerekir."


Prof. Dr. Metin Sözen :

"Şimdi buradaki bilim insanlarımız 'Üniversitede ışık saçma'nın ne anlama geldiğini burada kısa sürede anlatacaklar. Tarihsel mirasın tüm parçalarını toplayan-koruyan bir gruptalar, ÇEKÜL üyesi, STK lardan aldığı uyarı ve destekler üniversitedeki çalışmalarına yön vermektedir. Bunun için yetiştirdiği gençler için teşekkür ediyorum. Burada eşit koşullarda eşit yerde duruluyor. Beldelerle belediyeler eşit konumda... Bu eşitlik beraberlikle daha güçlü olmayı getiriyor. İlk sözü Abdüsselam Uluçam’a veriyorum..."

"Sayın milletvekillerimiz Van hakkında pek malzeme olmadığını söyledi, ancak yanlış anlaşılmasın, Van’ın 35 yıldır üretilmiş ciltler dolusu kitapları var. Van gölü havzasının kurumlarla ilgili sorunları var. Konuların kısa zamanda çözülmesi için 4 yıl önce Kültür ve Tabiat Değerlerini Koruma Bölge Kurulu kuruldu. Ama hala faaliyete geçemedi. Bunu da milletvekilimiz de söylüyor. Tarihi eserlerin bir çoğu kalmamış, bir çoğu yıpranmış ve yok olmuş. Ama biz her zaman burada varız ve iletmeye hazırız." diyerek, açılıştaki milletvekili konuşmasına gönderme yapan Uluçam, gerçek bir bilim insanı tavrı sergileyerek, konuşmasında yer alan URARTU kültürüne ilişkin 10 dianın, kendisi tarafından değil, bu konunun uzmanı Prof. Dr. Oktay Belli tarafından sunulmasını önderdi ve Prof. Belli'yi sahneye davet etti.
Prof.Dr.Belli

Prof. Dr. Oktay Belli:"35 yıldır burada çalışıyorum. Boğazköy-Hattuşaş Almanların elinde, tek Urartu uygarlığı bizim elimizde. 1959’dan beri 1200’den fazla tanıtım yayını yaptık. Geçmişte yaşanan ama somut olmayan miras, biz bu duruma düştük. Abdüsselam Uluçam özellikle Ortaçağ İslam döneminde ait tüm kültür varlıklarının envanterini yaptı ve yayınladı.
Erçek gölünün doğu kısımında Karagündüz, Urartu öncesinin nasıl geliştiği ve erken dönemi konusunda bilgi verir.
Yakın doğuda 5.yy ın son çeyreğinde Urartu Krallığı geliyor ve burayı başkent seçiyor, kayalığa kale yapıyor. Bu bölgedeki ilk ve tek başkent oluyor. Bu kale 1380 metre uzunluğunda doğu-batı doğrultulu, yerden 60 metre yüksekliğinde, güneyi dahil 80 metre. Anadolu’nun en görkemli Urartu mezarlığı burada. Askeri ve siyasi eylemler bu mezarların duvarlarına yazılmış. Başka yerde yok. Açık hava kültür merkezi.

Urartu uygarlığının en büyük katkısı bize ilk yazıyı getiriyor. Tanrıları, töreleri, bölge isimleri kral isimleri konusunda çok önemli belgeler yapıtlar var. Urartu’dan sonra kimse Asur’a haraç ödememeye başlamış. Urartu kanunlarının betimlendiği bir kalkan bulundu. 1963’ten beri kazısı yapılıyor. Gürpınar ovasında yapılmış. Urartu mimarisinin en önemli mimarisi. Bu kazıları bilim için değil, turizm için yaptık. Urartular Anadolu’nun ilk kuyumcu toplumu, madenleri en iyi kullanan uygarlığı.

Eski Van ve 1920’den sonra gelişmiş bir Van kenti var. 19. yy da 84.000 nüfuslu bir kentten 1915’ten 1918’e kadar Ermeni ve Rus birliklerinin heryeri ateşe vermesiyle yok oluyor.

Süleyman Han camiisi 1534 yılında yapılmış. Ahlat Şahlar döneminden kalan Van Ulu Camiisi 4 şiddetinde bir depremle yıkılacak. İran’dan Harput’a, başka tuğla minareli camii yok. Kızıl türbeli camii Selçuklulardan kalma. 1567 tarihinde Mimar Sinan’a yaptırılmış bir külliye bulunmakta. Kazılar parasızlıktan devam edemiyor.

Çifte Hamam-----Külliye Geçit
Kaya çilingir camiisi, Çifte Hamam külliyesi örnek alınarak yapılmış
Kerpiç doku------Van mimarisinin geleneksel örneği
Abdurrahman Babe türbesi her Perşembe panayır yeri olur öğleden sonra.
Halime Hanım kümbeti sağlam
Akdamar’daki Akdamar kilisesi, Kral Viking yaptırmış.
Erek dağında 7 kiliseler olarak bilinen Ermeni isyanlarının başlatılıp ilk yerel gazetenin basıldığı kilise.
Aslında Van gölü çevresinde çok başkent var. Eski Ercişte suyun altında kaldı. Ahlat merkezi, sonra Çelebi mezarlığı Selçuklu mezarlarının en büyük örneklerinden.


Doç. Dr. Mustafa Sarı (100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi):
İnci Kefalini çok toplantıda anlatırım ama bence en önemlisi bugünkü toplantı. Çünkü TKB tarih-sanat değil, bir bütünsel yaklaşım çerçevesinde İnci Kefali’nin yaşam öyküsü, yaptıklarımız ve şu an olduğu noktadan bahsedeceğiz.

Van Gölü 60.000 yıl önce, Süphan ve Nemrut’un lavlarını püskürmesiyle oluşmuş. Muş ovasıyla bağlantısı kopmuş ve genç bir okyanus olarak nitelendiriliyor. Tatvan ve Ahlat’ın kesim noktası en derin noktasıdır. Van gölünü derinlik olarak cezveye benzetebiliriz. PH 9.8 , denizin 8.2 ,buna acı su diyoruz ve dünyanın en büyük soda gölü. Dünyada hiç birinde canlı yaşamaz içinde ama Van gölünde yaşıyor. İnci Kefali aslen sazangillerden. Ekonomiye katkısı: 2000 yılında 1.2 trilyon, 2002’de 10 trilyon ciro 14.000 insanın geçim kaynağı. Akarsu havzalarına sadece üreme zamanı göçer. Normalde 25 metre de gölde yaşar. Zooplanktan ve Sitoplanktan yer. Van tuzlu ve sodalı olduğu için nisan başından itibaren akarsu ağzında 1 ay bekler. Suyun sıcaklığı akarsularda uygunlaşınca girer ve yumurta bırakır ve göle geri döner.

Bu dönemde suyun yüzeyine 200-300 balık atlıyor çünkü aşağısı çok yoğun, yukarı çıkıp daha az yoğun yerlere bırakmaya çalışıyorlar. İnsanlar uzaklaşınca dere kenerlerınan martılar geliyor. Üreme göçü zamanında derelerin ağzına büyük sürülerle geliyorlar. Balıkçılar manyat ağlarıyla buradakileri topluyorlar, buradan kaçanlarsa derelere iniyor. İnsanlar burada taşlardan bentler yapıyor, dinlenmek için gelen balıklar burada yakalanıyorlar. %90’ı 40-45 günlük dönemde avlanıyor. %10’u 100-120 günlük ve önerilen balıkçılık döneminde avlanıyor, oysaki 1 balık 10 yumurta bırakıyor. IUCN’de kırmızı listeye inci kefali de dahil edildi.

16. yy da bu balıklar geri dönerlerken avlanıyorlardı ve dışarı pazarlanıyorlardı. 70’li yıllarda kış balıkçılığı yaygınlaşmaya başlamıştı. Şimdi bol balık çıkınca kilosu 1.750.000 TL’ye bile indiği oluyor. Yavaş yavaş kontrol altına almaya başladığımız yumurtlama dönemi balıkçılığı 5 yılda %90’dan %45’e indirilebilmiş, kış balıkçı sayısı ise %16.5 den %19.5 e çıkmıştır. %70 taze, %30 tuzlanmış tüketiliyor. %60’I şehir dışında. Çünkü soğuk hava deposu, balık pazarı yok. Bu konuda vali ve belediye başkanından ortaklık istiyoruz. Muradiyede köyünde balıkçı eğitimi veriyoruz. Buradaki en büyük eksiklşiğimiz bir balıkçı barınağı yok, onun için kış balıkçılığı güvenli olmuyor. Sürekli köprü üstüne köprü yapılıyor, ayakları setleniyor ve balıkların geçişi sağlanamıyor. Aplangez, balık geçiş yolu yaptı. Herkesi haziranda ikinci kefali göçünü izlemeye çağırıyoruz.


Prof. Dr. Zahit Ağaoğlu – VAN KEDİSİ:
Tarihçe
Kedilerin evcilleştirme işleminin MÖ 3000 yıllarında başladığı, MÖ 1600 yıllarında ise tamamen evcilleştirildiği ileri sürülmektedir. Kedilerin evcilleştirilmesinde farelerle mücadele, dini inanışlar ve talih olayları önemli rol oynamıştır.

Mısır’da kutsal sayılan ve bir tanrıça olarak kabul edilerek Bastet olarak adlandırılan kedilerin öldürülmeleri idam sebebi olarak kabul edilmiştir.

Günümüzün evcil kedilerinin ataları Avrupa ve Afrika yaban kedisi olarak kabul görmektedir.

Van kedileri ile ilgili olarak Charles Texier’in yaptığı araştırmalarda bu kedinin anavatanı Altay dağlarının etekleri ve Buhtarma şehri olarak gösterilmektedir.

Van kedilerine ait ilk bilgiler Hitit mücevherleri ve mühürlerinde karşımıza çıkmaktadır. Daha sonra Romalıların bu bölgeleri ele geçirmelerinden sonra roma savaş araçlarında Van kedisinin resimlerine rastlanmaktadır.

Dünya kedi ırkları arasında özel bir yere sahip olan Van kedisi; bir gözü turkuaz mavisi, diğer gözü kehribar sarısı, uzun fildişi beyaz tüyleri ve sevecen mizaçları ile insanların büyük bir beğenisini kazanmıştır. Bu güzel fiziksel özelliklerinden dolayı çağlar boyunca Anadolu’da ve tüm dünyada insanların dikkatini çekmektedir. Özellikle neslinin azalmasından dolayı son yıllarda büyük bir ilgi toplamaktadır.

Van kedilerinin neslinin hızla azalmasının nedenleri arasında hızla artan şehirleşme, yöre halkının sosyal ve ekonomik durumu, salgın ve bulaşıcı hastalıklar başta gelmektedir. Bunların dışında mevcut kedilerin bilinçsizce ve rasgele çiftleşmeleri nedeniyle başta kalıtsal özellikleri olmak üzere bu hayvanların soyları yozlaşmakta ve Van kedisi özelliğini kaybetmektedir. Bunun sonucu olarak Van kedisinin değişik varyeteleri ortaya çıkmaktadır.

100.Yıl Üniversitesi’ne bağlı Van Kedisi Araştırma Merkezi; Van kedisinin gittikçe azalan neslini korumak ve ıslah etmek, sayılarını artırmak amacıyla; bilimsel araştırmalar yapmak, saf Van kedilerinin üretilmesini sağlamak, sağlık problemlerine çözüm bulmak, genetik özelliklerini ortaya çıkarmak, laboratuar, barınak, kedi ev ve köyleri gibi tesisler kurmak suretiyle kaybolmaya yüz tutmuş olan bu genetik mirasa sahip çıkarak yörenin folklorik değer ve zenginliklerine katkıda bulunmak amacıyla 1992 yılında kurulmuştur.

Merkezin çalışma alanı yukarıdaki genel hükümler ve amaçlar doğrultusunda: başta Van Gölü Havzası olmak üzere Türkiye ve Dünyaya yayılmış olan Van kedilerinin problemleriyle ilgili çalışmalar yapmaktır.

Bu amaçla Van kedisi Araştırma Merkezi bünyesinde “Van Kedisi Ana-Yavru Sağlık Dispanseri” kurulmuştur. Dispanserimize müracaat eden kedi sahiplerinin kedileri için soy kütüğü, kimlik kartı ve sağlık durumlarını takip etmek için “Beyaz Kart” verilmektedir. Dispanserimize bu kartla başvuran bütün kedilerin her türlü muayene ve sağlık kontrolleri hiçbir ücret alınmadan yapılmaktadır. Bugüne kadar toplam 365 kedi sahibine bu kartlardan verilmiştir.

Çeşitli basın ve yayın organları ile yapılan röportajlar sonucunda il dışında bulunan Van kedilerinin de envanteri çıkarılmış olup, değişik nedenlerle merkezimize mektup veya telefon ile ulaşan kedi sahiplerine de her türlü yardımda bulunmaya çalışmaktadır. 4 yıl Ankarada ve yurtdışında Petshop fuarlarına katıldık. 30 araştırma merkezi, doktora tezleri yazdık ve bir çoğu uluslararası düzeyde dergilerde yayınlandı. Bu sayede sadece kedi değil, Van yöresi de taıtılmış oldu. İngiltere İşçi Partisi vekili sembolik çekler gönderdi ve ha la gönderiyor. Ancak bu destek bizim vekillerimizden gelmiyor. Birlikte hataları itiraf ederek kalkınmayı kamu-yerel-stk ve o yöre insanı olarak birlikte yapmaya karar verdik.

Merkezimiz tarafından belirli dönemlerde aşı kampanyaları düzenlenmekte ve kediler için çok öldürücü olabilen bakteriyal ve viral hastalıklara karşı ithal aşılar (Feligen CRP, Rabisin gibi) ücretsiz olarak bütün Van kedilerine yapılmaktadır.

Van Kedisi Araştırma Merkezi, Van Valiliği ve Van Belediyesi’nin düzenlediği kedi güzellik yarışmaları ile Van kedisinin tanıtımı yapılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışma aynı zamanda kedi besleyen ailelerin hem bilinçlendirilme hem de insanların bakma ve beslenmesine teşvik etmeye yöneliktir. Ayrıca bu yarışmalar yurtiçi ve yurtdışı basında ilgiyle takip edilmekte ve Van Kedilerinin tanıtımına katkıda bulunmaktadır.

Merkezimiz ile Türk Standartları Enstitüsü (TSE) arasında yapılan çalışmalar neticesinde Van Kedileri için belli standartlar ortaya konulmuştur. Bu çalışma ile Van kedilerinin göz renkleri, tüy uzunlukları ve vücut yüksekliği gibi kriterler belirli standartlara oturtulmuştur. Yine merkezimizin Posta İşletmeleri Genel Müdürlüğü nezdindeki girişimleri sonucu 1997 yılında üzerindeki Van Kedisinin resminin bulunduğu “anma pulu” çıkartılmıştır.

Her yıl Ankara’da düzenlenmekte olan “International Pet Show” fuarına katılmak suretiyle Van kedilerinin tanıtımı gerçekleştirilmektedir.

Merkezimiz tarafından Van kedilerinin fizyolojik bir takım özellikleri ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Ancak bugüne kadar kesinlikle Van kedileri üzerinde deneysel bir çalışma merkezimiz tarafından yapılmamış ve yapılmayacaktır.

100.Yıl Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Van kedisi Araştırma Merkezi bünyesine 2000 yılı başında 65 kedi ile devredilen “Van Kedisi Evi”nde bugün itibari ile 38 dişi, 21 erkek ve 26 yavru olmak üzere tolam 85 adet kedi bulunmaktadır. Bu dönem içerinde Kedi Evinde barındırılan tüm kedilerin karma ve kuduz aşıları yapılmış olup rutin olarak kedilerin sağlık taramaları yapılmaktadır.

Van ili içinde ve il dışından değişik gerekçelerle Kedi Evine bırakılmak istenen kediler aşılı olup olmamaları dikkate alınmaksızın 15 gün süreyle karantina odalarına alınarak gözetim altında tutulmakta ve sağlıklı oldukları tespit edilen kedilerin Kedi Evi bünyesinde barındırılan diğer kedilerle beraber olmalarına izin verilmektedir.

Kedi evini ziyaret etmek isteyen yerli ve yabancı turistlere her türlü kolaylık gösterilerek Van kedilerinin ve Kedi Evinin Türkiye ve dünyaya tanıtılması sağlanmaktadır. Halen Araştırma merkezi 3 profesör, 2 yardımcı doçent iki hizmetli ile Kedi Evinin tüm ihtiyaçları özveriyle karşılanmaya çalışılmaktadır. Ayrıca 100.Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesinin alet, malzeme, laboratuar ve diğer tüm imkanlarından yararlanılmaktadır."


Yrd. Doç. Dr. Şehabettin Öztürk- "KEHRİZLER":

Kervanların su ihtiyacını karşılamak için yeraltı tesisleri inşaa edilmiştir. Topografik sebeplerden de Van’da da yapılmıştır. Yalnızca 2 şehirde görülür. Urfa ve Van. Urfa’da 2 adet var. Birinin debisi düşük onun için sadece ikincisi şehire geliyor.
36-48 adet kadar Kehriz var bunlardan 20’sinin güzergahı tespit edilmiştir Taşkonak köyünde bir örneği var. İlk hangi dönem inşa edildiği bilinmiyor. Urartu’dan başladığı tahmin ediliyor. Osmanlı’da su tesisatı kehrizlerle sağlanıyordu. 5-20 km. uzunlukta, 6-10 metre derinlikte kanallar vardır. Bahçe ve tarla sulamanın yanı sıra ses, güzellik ve sohbet etkisi de yaratmıştır. Kavaklar da şehrin süslemesine yardımcı olmuştur. Hamamlar kehrizlerden su kullanır ve kehrizlerden su kullanan kahvelerin yöre halkınca tercih edildiği bilinir. Kençan adında görevlilerce temizliği yapılardı. DSİ bünyesinde kurulan Kençan ekipleri tarafından çoğunun temizliği yapılmıştır. Sofu ve Yengi kehrizlerine ait 99 adet kuyu var ki bunlarda Askeriyenin tüm su ihtiyacını karşılarlardı. 1960’da da Van’ın tüm su ihtiyacını, 1980 den sonra ise yarısını karşılamıştır."




Öğle Yemeği'nden sonra "Kültür Havzalarında Yaşamın Değerleri" başlıklı oturuma geçildi...


TKB Başkan Vekili (Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı) Dr. Bekir Kumbul'un yönettiği oturumda şu sunumlar yapıldı:


Ahmet Yenihan- Erbaa Belediye Başkanı; "Kelkit Havzası'nda Gelenekler ve Yaşam",
Mehmet Eriş- Ödemiş Belediye Başkanı; "Küçük Menderes Havzası’nda Gelenekler ve Yaşam",
Cengiz Varnatopu- TKB Encümen Üyesi (Edirne Belediye Başkanı); "Trakya ve Balkanlar'da Gelenekler ve Yaşam",
M. Seyhan Duru- Avanos Belediye Başkanı; "Kapadokya'da Gelenekler ve Yaşam"


Ahmet Yenihan- Erbaa Belediye Başkanı; "Kelkit Havzası'nda Gelenekler ve Yaşam" başlıklı konuşmasında özetle şunları söyledi:
"Yeni kalkınma vizyonu, ulusal ve ulus-altı düzeylerde kalkınma stratejilerinin hazırlanmasını gerektirmektedir.
Kent kalkınma stratejileri ve sivil insiyatiflerin yönlendiriciliğinde kalkınma, bu vizyonun parçalarıdır.
Kalkınma gündeminin yerelleşmeye yönelmesi bölgelere göre fırsatlar ortaya koyması anlamına gelmektedir.
Hükümetler yeni kalkınma vizyonunun ögelerinden yalnızca biridir. Rolleri hukuksal kurallar ile sınırlıdır. Kalkınma vizyonunu diğer ve en önemli ögesi ise sivil toplumdur.
Zenginleşmek tüm dünyada ve bütün zamanlardaki yönetimlerde başlıca amaçlardan biri olmuştur. Ancak zenginleşmenin doğru ve biçimli olarak gerçekleştiği görülmektedir.
Bu temel doğrular çerçevesinde doğru kalkınma anlamındaki Kamu-Sivil-Yerel-Özel birlikteliğinin en güzel örneklerinden biri ÇEKÜL Vakfı'nın büyük destekleri ile bölgenin yıllardan beri getirdiği kültür ve varolan doğal varlıklar kaybedilmeden gerçekleştirilecektir.
Kelkit Platformu üzerinde yaşayanların içinde olmadıkları başkaları tarafından yönlendirilen bir proje değildir. O yüzden başarılı olacaktır.
Olmak zorundadır. Çünkü adı geçen projenin sahipleri o bölgenin yaşayanlarıdır. Kelkit Platformu projesi salt teknik bir çalışma da değildir. Bölgenin ruhunu kimliğini de özümseyen ve temelde eşit ortaklık ve katılıma dayalı bir yaklaşımdır.
Bizler Kelkit Platformu'nu oluşturan 5 ilin Valiliği, Üniversiteleri, 15 ilçe Belediyeleri ve ÇEKÜL Vakfı ile Kelkit Havzası'nın yaşayanları olarak kendimizi nereye, hangi ilişkiler içine, hangi ağır yüklerle birlikte koyduğumuzu belirledik ve öyle başladık bu projeye.
Kelkit havzası son yıllarda neleri kaybettiğini düşünerek değil görerek öğrendi. Düşüncesizce tüketilen değerlerin dönüşü olmayan biçimde yitirildiğini gördü. ÇEKÜL Vakfı'nın değerli Başkanı Prof. Dr. Metin SÖZEN’e bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum. Çünkü kaybettiklerimizin değerini bizlere gösterdi.
Kelkit Platformu kuşakları birbirine bağlayan değerleri koruyan öge olarak bölgenin doğru kalkınmasını sağlamak için çabalarını sürdürecektir.
Sonuç olarak Kelkit Platformu alışılagelmiş olduğu gibi “Tavandan-tabana “ veya yaygınlaştırılmak yanlış söylemler gibi “Tabandan- tavana” bir sistem için değil, bölgedeki tüm unsurların katılımı ile kamu-Yerel-Sivil-Özel birlikteliğinde ve toplumu oluşturan bütün yaş, cinsiyet ve pozisyon guruplarını da içine alarak Türkiye’ye değil dünyaya örnek olma iddiasındadır.
Yapanlara, yaşatanlara ve yaşatacaklara şükranlarımı arz ediyorum. Saygılarımla."


(Ahmet Yenihan'ın sonradan bize ilettiği "Erbaa'da Yaşam Kültürü" başlıklı belge için lütfen burayı tıklayınız!)


"Tarihi Kentlerde Yaşamın Değerleri"



Verilen çay molasından sonra TKB Encümen Üyesi (Kars Belediye Başkanı) Naif Alibeyoğlu, "Tarihi Kentlerde Yaşamın Değerleri" başlıklı oturumu yönetti.
Bu oturumun sunucuları ve bildiri başlıkları şöyle idi:




İris Şentürk- Antakya Belediye Başkanı; "ANTAKYA’da Çok Kültürlü Komşuluklar",

Şehmus Nasıroğlu- Midyat Belediye Başkanı; "MİDYAT’ta Çok Kültürlü Gelenekler"


Dr. Osman Gürün- Muğla Belediye Başkanı; "MUĞLA’da Çok Kültürlü Mimari ve Ortak Yaşam" (Gelemedi)


Tekin Bayram- Yalvaç Belediye Başkanı; "YALVAǒda Çok Kültürlü Mahalle Yaşamı"

A. Vahap Kusen - Hasankeyf Belediye Başkanı; "Hasankeyf"

Vahap Kusen'in konuşması:
"Bugün sizlere mezopotamyanın en önemli yerleşim alanlarından bir tanesi olan Hasankeyf’in onbinlerce yıllık tarihini, diğer bir değişle 6000 adet mağarasını veya savaşla alınamayan dünyanın en heybetli kalesini aynı şekilde dünyanın en büyük taş köprüsünü veya Hasankeyf’i yutacak olan ILISU Baraj Projesini anlatmayacağım. Çünkü; gerek basında, gerekse yaptığımız diğer Tarihi Kentler Birliği buluşmalarından bir çoğumuzun az çok bu konuda bir bilgisi bulunmaktadır. Bunu tekrarlamanın anlamsız olduğuna inanıyorum. Bu nedenle; sizlere forumun konusunda belirtildiği gibi Hasankeyf’ten geçmişten geleceğe yaşama kültürü hakkındaki çarpık birkaç karşılaştırma yapmak istiyorum. Zaten Hasankeyf’i diğer Tarihi Kentlerden ayıran faktörde budur. Herkes kentini imar etmek için projeler çizer, bizlerse yok etmek için projeler üretiriz. El alem yaşanmayacak kadar kötü kötü durumdaki kentlerini yaşanır hale getirmek için uğraş verirken, bizler muazzam denecek kadar büyük medeniyetlerin üzerinde yaşadığı kentimizi sulara gömmek için çaba harcarız. Bunun örneklerini çoğaltmak pekala mümkündür.

Peki Hasankeyf’te Geçmişte Yaşam Nasıldı?
Bunu 3 bölüm halinde anlatmanın daha iyi olacağına inanıyorum.

1.Bölüm: Tarih Öncesi Yaşam (Mağara Devri):Sizleri 12 bin yıl öncesine götürme imkanına sahip değilim. Bunu merak edip görmek isteyenler varsa, bu dönemlerde fırat ve dicle havzasında yaşayan ve tarihte mağara sakinleri olmakla tanınan Hurri Mitani, Sümer, Babil, Asur, Medler ve sayamadığım, bir çok medeniyetin yaşam alanlarını görmek ve o dönemde mağaraları kazarken çekiçlerin çıkardığı sesleri hayal etmek ve o duyguyu yaşamak istiyorsanız Hasankeyfteki mağaralar bölümünü gezerek o hazzı yaşamak mümkündür. Tarihte mağara sakinlerinin başkenti olarak kabul edilen ve o dönemden kalan 6 bin adet mağara ile Hasankeyf ilk insanların da hayatlarını idame etmeleri için önemli görevler üstlendiği bir gerçektir.

2.Bölüm: İlk Çağ ve Orta Çağda Hasankeyf’de Yaşam:
İlk çağın başlarında Hasankeyf’in stratejik önemi ve doğu ile batı arasında sınır teşkil ediyor olmasından dolayı doğunun savaş makinası Persler ile batının süper gücü Roma İmparatorluğu arasında büyük savaşlara sahne olduğu bilinmektedir. Ancak Perslerin yaşamları ile ilgili herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Romalılar ise, batı sınırlarını sağlama almak için sınır üssü Hasankeyf’te en büyük ve en büyük ve en heybetli kalelerini yaparak sınırlarını sağlama almışlardır. Böylece Hasankeyf’teki yerleşik hayatın daha güzel hale gelmesine yardımcı olmuşlardır. Bu dönemde şehirli olma yaşantısının en güzel örneklerini yakalama imkanı bulmuşlardır. Mağara yaşantısının yanında büyük taş binaların içinde yaşamın devam ettiğine Roma döneminin içinde saltanatın hüküm sürdüğü tabanında mozayiklerin bulunduğu Büyük Saray’dan anlıyoruz. Peki miraslarına konduğumuz bu insanlar nasıl yaşıyorlardı? Bunu Hasankefteki izlerden yola çıkarak görmek mümkündür. Belki o dönemde elektrik nedir bilinmiyordu. Ama yiyeceklerini soğuk hava deposunu aratmayan mağaralarda stoklayıp korumuşlardır. Yine aynı şekilde o yıllarda buzdolabı ile tanışmışız. Şaşırmayın sakın! Testiye konup mağaranın içine konulan suyun 40 derece ısıda dahi soğukluğu buzdolabının yarattığı buzdolabının yarattığı soğukluktan az değildir. Belki o dönemde pompanın ne olduğu bilinmiyordu ama birleşik kaplar usülünü uygulayarak kayaları oyup 100 metre yükseklikteki ve içinde 2000 mağaranın bulunduğu kalenin her yerinde su taşıyarak mühendislik harikaları yaratıp yaşam standartlarını yükseltmişleridir. Bir atasözümüz; çalışkan insanlar için “ekmeğini taştan çıkarır” diyor. O dönemdeki insanlarımız ekmeklerini taştan çıkardıkları gibi, sularını taştan çıkarmayı başarmışlardır. Kalenin kuşatma altında kaldığı dönemlerde 100 metre yüksekliğindeki kayayı merdivenler şeklinde oyarak Dicle Nehrinin tabanından gizli bir şekilde su ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Yine aynı şekilde binlerce ton kapasitede kaya sarnıçları kazarak yağmur suyundan faydalanmak imkanı yaratmıştır. Hasankeyf M.S. 3. Yüzyılda bizanslılarla tanışmış oluyor. Bu yıllarda mağaralar, hırıstiyanlık ve ibadet mekanları olan mağara kiliselerde islami dönemde de mağara camilerle tanışmış oluyor. Hasankeyf o tarihte süryanilerin psikoposluk merkezi olarak dinsel bir görev üstlenen kutsal bir yerleşim birimi olarak insanlığa hizmet ettiğini görmekteyiz. Miladi 639 yılında Hasankeyf’i Hz. Ömer’in halifeliği döneminde islam ordularının şehri sulhen teslim almalarıyla şehirdeki yaşantıda kötü yönde herhangi bir değişiklik olmamış, islam kültürü ile de daha çok zenginleşmiş, dinler arasındaki hoşgörüyü de başlatmış oluyordu. Emevi, Fatımi, Hamdani ve Marvanilerin yaşama kültürlerinden her hangi bir örnek veremiyorum. Artuklular dönemi; Bu dönem yaşam standartları açısından dünya standartının çok çok üstünde olduğu bir dönemdir. Hasankeyf’in en mamur hali ve orta çağın en görkemli ve yaşama açısından en güzel şehirlerindendir. Çünkü; var olan Ara, Anadolu ve Mezopotomya kültürüne Artukluların gelmesiyle bir de orta asya kültürü eklenmiş, bu eklemeyle Hasankeyf’deki yaşam kültürü bugünkü yaşam kültürümüzden çok daha güzel olduğu doruğa ulaştığı bilinmektedir. El Ceziri ve onun gibi alimlerin ve öğrencilerinin dönemine denk gelen, bu dönemde medreselerde dini ilimlerin yanında tıp, matematik, felsefe, astronomi gibi derslerin okutulduğuna dair bilgilere sahibiz. Mekanik çalışmalar alanında robotlar, su terazileri, fıskiyeler gibi bir çok mekanik aygıtların yapıldığı bilinmektedir. Bu ilimlerin yanında şehir büyük bir imardan geçmiş taş sanatının en güzel örneklerini uygulayarak evler ve saraylar inşa edilmiş ve bu yapılan yapılarda yaşam devam etmiştir. Dicle nehrinden bentler ve kanaletler vasıtasıyla bereketli topraklarda erozyona sebep olmadan her türlü tarımı yapıp, tahıl ve diğer tarım ürünlerini üretip ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Madenleri kullanma kültürü had safhaya çıkmış, kendi adlarına bastırdıkları altın, gümüş paralarla birlikte altından yapılan mutfak malzemelerini tabak, çatal, kaşık, bıçak gibi malzemelerle evlerinin mutfaklarını süslemişlerdir. Bu zenginliğin bir örneğini yol yapımı sırasında toprak altında bulunan bir harabenin tabanından çıkarken bizzat tanık olmuşumdur. Kamyonlar dolusu sikke ve ev malzemeleri ortaya çıkmıştı. İpek yolu güzergahında bulunan Hasankeyf’in o dönemde ticarete de çok önem verildiği, mağara ve diğer taş mekanlarda icra edilen el sanatları ve özellikle de doku sanatının kalıntılarından anlamak mümkündür. Özellikle mağaralarda dokuma tezgahlarının izlerinin yoğunluğu insanı hayretlere düşürmektedir. Bu topraklarda pamuğun üretiliyor olması ve hayvancılığın yoğun bir şekilde yapılıyor olmasıyla elde edilen yünlerle bu tezgahlarda kumaşa dönüşmüş. Üretilen bu kumaşlar ve diğer malzemeler Dicle Su Yolu ile Musul ve Basra’ya kadar ulaştırılmıştır. Öte yandan Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde söylediği gibi dünyanın en büyük taş köprüsünü yaparak Dicle’nin azgın sularının üzerinden geçiş sağlamış. Uzak doğudan batıya kadar birçok yere tacirler vasıtasıyla kervanlarla ticaret yapılmıştır.

Su terazileri,fıskiyeler gibi birçok mekanik aygıtların yapıldığı bilinmektedir. Bu ilimlerin yanında şehir büyük bir imardan geçmiş,ve bu yapılan yapılarda yaşam devam etmiştir. Dicle nehrinden bentler ve kanaletler vasıtasıyla bereketli topraklarda erozyona sebep olmadan her türlü tarımı yapıp,tahıl ve diğer tarım ürünlerini üretip ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Madenleri kullanma kültürü had safhaya çıkmış,kendi adlarına bastırdıkları altın,gümüş paralarla birlikte altından yapılan mutfak malzemelerini tabak,çatal,kaşık,bıçak gibi malzemeler evlerin mutfaklarını süslemiştir. Bu zenginliğin bir örneğini yol yapımı sırasında toprak altında bulunan bir harabenin tabanından çıkarırken bizzat tanık olmuşumdur. Kamyonlar dolusu sikke ve ev malzemeleri ortaya çıkmıştır. İpek yolu güzergahında bulunan Hasankeyf ’in o dönemde ticarete de çok önem verildiği mağara ve diğer taş mekanlarda icra edilen el sanatları ve özelliklede dokuma sanatının kalıntılarından anlamak mümkündür. Özellikle mağaralarda dokuma tezgahlarının izlerinin yoğunluğu insanı hayretlere düşürmektedir. Bu topraklarda pamuğun üretiliyor olması ve hayvancılığın yoğun bir şekilde yapılıyor olması ile elde edilen yünlerle bu tezgahlarda kumaşa dönüşmüş. Üretilen bu kumaşlar ve diğer malzemeler Dicle su yolu ile Musul ve Basra’ya kadar ulaştırılmıştır. Öte yandan Evliya Çelebi’nin seyehatnamesinde söylediği gibi dünyanın en büyük taş köprüsünü yaparak Dicle’nin azgın sularının üzerinden geçiş sağlamış. Uzak Doğu’dan Batı’ya kadar birçok yere tacirler vasıtasıyla kervanlarla ticaret yapılmıştır.

Muassır Medeniyetin en güzel örneklerinin yanında yaşama dağarcığımıza bir de Başkentlik ünvanı eklenmiştir. Çünkü; Hasankeyf Artuklular Dönemi’nde 130 yıl başkentlik yapmıştır. Refah ve zenginlik ile mutlu bir yaşam sürdüren ve Ortaçağ’ın en ileri yaşam standardını yakalayan bu insanlar Eyyübiler’in bu bölgeye hakim olmalarıyla daha da zenginleşmiş, doruğa çıkmış oluyordu. Yine o dönemde eşi benzeri olmayan medreseler, saraylar, hanlar inşa edilmiş, bölgenin sıcaklığını göz önünde bulundurarak, Hasankeyf’e özgü mimari şekilleri, klima ortamını aratmayan izolasyon sistemleri ile yapılan evler bugün dahi okullarda ders kitaplarına konu olacak cinstedir. Yerin 30 metre altından geçen şehrin bütün her tarafında örümcek ağı gibi örülen ve Dicle nehrinin ortasına kadar döşenen ve büyük bir kamyonun geçebileceği bir şekilde kanalizasyon sistemleri, yer altı şehirlerinin mevcudiyeti o yıllarda insanın yaşamını idame etmede gösterdiği çabanın önemini arz etmektedir.

Güzellik timsali minarelerinde ezan okunurken hopörlörlere gerek duyulmamış. Çünkü bunları yapan mimar öyle akustik bir düzen vermiş ki; ezan sesinin en ücra köşelere gitmesini sağlamıştır. Ramazan aylarında iftar v sahur vakitleri için iftar topu atılmaya gerek duyulmamış. Çünkü; yekpare kayadan oluşan büyük bir mancınık taşının Ulu Cami’nin bir köşesindeki dibeğe benzer bir yerde vurulduğunda yaptığı titreşim ve çıkardığı sesle kalede yaşayan 2000’e yakın ailenin iftar ve sahur vakitlerini duyurmaya yetiyordu.

Eyubi sultanı Melik Salih zamanında ekilen ve bizim için Babil’in Asma Bahçeleri’nden dahi daha güzel olan Salihiye Bahçeleri’nde her türlü meyve ve sebze ihtiyaçlarını karşılamış,su değirmeninde buğdayı un edip,tandır ekmeğinin lezzeti ile beslenmiş. Tükettikleri bu ürünlerle yaşamlarını renklendirip,güzelleştirmişlerdir. Bu refahın ve güzelliklerin içinde yaşayan dönemin erkekleri işlerine daha bir şevkle sarılmış,kadınları aynı şekilde yuvasına bakmış,çocuklarını büyütmüştür. Genç kızlar 30 katlı apartman yüksekliğindeki kaledeki mağaralarda bir pencereden o muhteşem vadiyi seyrederek nakış işlemiş,evin küçük çocukları,diğer taraftaki nehir manzaralı pencereden sallarla Musul’a Bağdat’a ve Körfez’e kadar ticaret yapan tacirleri Dicle Nehri’nin masmavi sularının üzerinden el sallayarak uğurluyorlardı. Bu modern yaşama kültürü Moğollar’ın bölgeye gelmesine kadar devam etmiştir. Bütün bölgeyi istila edip yakıp yıkan Hulagu, Hasnkeyf’teki yaşayan insanları öldürmekle kalmayıp şehirde taş üstünde taş bırakmamıştır. Bir insanlık ve kültür soykırımı yapmıştır. O günden sonra Hasankeyf önemini yitirmiş, yaşama kültürü kötüleşerek günümüze kadar gelmiştir.

3.Bölüm:Günümüzde Hasankeyf’de Yaşam:
· İçinde yaşayarak korumamız gereken mağaralarımızı, “bu çağda mağarada yaşanmaz”, “mağarada yaşamak ilkelliktir” deyip, devlet eliyle vatandaşı kaleden indirip, ortaçağın en görkemli kalıntılarını dozerle yerle bir edip yıkarak, hiçbir anlam taşımayan evler yapıp içinde yaşamaya başlamış, mağaraları kaderlerine terk ederek yok olmalarına göz yummuşuz. Bu yetmezmiş gibi 40 yıldır süregelen ILISU Baraj Proje’si ile bir bilinmeze doğru sürüklemiş,sürekli göç vererek başkentlilikten ufak bir yerleşim alanına çevirmiş, çok büyük zenginliklerden açlığa itmiş, Türkiye’nin en fakir ilçelerinden biri halin egelmişiz.
· Kanalizasyon sistemimiz halen yok.Atık sularımız cadde ve mahalle aralarında başıboş dolaşıyor,halk sağlığını tehdit ediyor.
· Dicle su yolunu aşmak için ilkel yöntemlerle karşı tarafa geçerken binlerce insanımız boğulmuş,karayolu köprüsüyle 30 yıl önce tanışmışız.
· Terör nedeniyle boşalan köylerle tek gelir kaynağımız olan hayvancılığı yok etmişiz.
· Şu anda yaptığımız sulama şekli ile fazla su vermek suretiyle ilkel yöntemlerle tarladaki ilaç ve gübre atıklarıyla Dicle nehirindeki canlıları yok ediyor,en verimli toprakları da Dicle’nin maviliğini kızıla çevirerek Basra Körfezi’ne ihraç ediyor, topraklarımızı telef ediyoruz.
· Bir zamanların üniversite şehri Hasankeyf’te “eh, okulumuz var” diyebiliyoruz.
· Minarelerimize aşiretler döneminde, tüfeğimizin menzilini ve delme gücünü test etmek için o güzelim motif ve ayetleri delik deşik etmişiz.
· Medreselerde, Camilerde, o güzelim ortaçağ taş evlerinden taşları sökerek, ahırlarımızı, kümeslerimizi, hiçbir anlam taşımayan evlerimizi inşa etmişiz.
· Bölgenin genelinde bulunan ve altlarından geçerken güneşin dahi görülmediği kadar büyük meşe ağaçlarını yakarak veya keserek ormanlarımızı telef edip,kupkuru bir çöle çevirmişiz.
· Su ihtiyacımızı yıllarca Dicle’nin kış aylarında toprak akan çamurlu suyunu içerek gidermiş, şebeke suyuyla 10 yıl önce tanışmışız.
· Arkeolojik alan deyip, şehrin tümünü halkın içinde yaşadığı bir dönemde 1. ve 2. derece sit alanı ilan edip tescillemiş, koruma altına alıp hukuki bir sorumluluk altına girmişiz. Öte yandan bazı hilelerle hukuku yok sayıp, Moğol Hükümdarı Hulagu’nun yaptığından daha kötüsünü yapmaya, Hasankeyf’i sulara gömmek için büyük çaba sarf etmişiz ve sarf etmeye devam ediyoruz.
· Tarihine, kültürüne sahip çıkmak isteyen insanlarımızı da tehdit edip vatan haini ilan etmişiz.

Tüm bunları alt alta sıraladığımız zaman ortaçağdaki yaşama zenginliğini yok etmiş,iyi bir mirasçı olmadığımız gibi, bu kültür zenginliğinin içinde fukara yaşayıp, yaşama kültürümüzü zehir etmişiz."


Daha sonra Van Kalesi'ne bir gezi yapıldı...

Gezide Prof. Dr. Oktay Belli Urartular'dan kalan çivi yazılı bir mezarlık duvar taşını gösterdi... Üzerinde çocukların oynadığı, hayvanların otladığı... Van'da güneş erken batıyor, güneş batarken ay doğuyordu...

      





(*) Konuşma metninin tamamı şöyle: "Ülkemizin doğusunda yer alan Van Gölü Havzası M.Ö. yaklaşık 5000 yılında başlayan mimari oluşumu günümüze kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Bölgenin, jeopolitik konumundan dolayı hemen hemen her dönemde büyük önem kazanmıştır. Van Gölü Havzası’nı egemenliği altına alan her uygarlık başta dini mimarlık olmak üzere sivil ve askeri alanda eşsiz mimari yapılar inşa etmiştir.

20. yüzyılın başına kadar bölgemizde mevcut olan bu eşsiz eserler savaşlar, doğal tahribat, hızla değişen ve gelişen teknolojinin olumsuz etkisi altında kalarak yok olmaktadır. Bu olumsuz şartlar özellikle bugünkü Van Şehri’nin son döneminde en acımasız şekilde yaşanarak, tarihi nitelik taşıyan hiçbir eserin günümüze kadar ulaşmasını sağlayamamıştır. Bu tahribatta tüm kurum ve kuruluşların önemli etkisi olmuştur. Van Gölü Havzası’nda son yıllarda özellikle Eski Van Şehri, Ahlat, Adilceviz, Bitlis, Gevaş vb. merkezlerde yapılan araştırma kazısı çalışmalarında, süreklilik sağlanmaması, kurumlar arası iletişimsizlik restorasyon ve konsarvasyon çalışmalarının yapılmaması, eserlerin yok olmasına neden olmuştur.

Mimari yapılan toplumların kültürlerinin daima aynası niteliğindedir. Mimari değerlerde toplumun gelenek, örf, adet, inanç, ekonomik ve kültürel yapısını görmek mümkündür. Günümüzde çağdaş mimariyi uygularken eski mimari ve doğal değerleri koruyup gelecek kuşaklara aktarılması bir zorunluluktur.

Mimarlar Odası Van Şubesi olarak 100.Yıl Üniversitesi ile birlikte bölgedeki yapılara ait bir çok proje hazırlayıp ilgili bakanlıklara sunmuş bulunmaktayız. Bu projelerden bazılarının uygulanmasına başlanmış, diğer projelerin de bir an önce başlamasını ümit etmekteyiz.

Bu amaçla tarihi ve kültürel varlıkları ile doğaya sahip çıkıp, geçmiş ile gelecek arasında köprü oluşturacak mimari yapıların gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılmasını dileyerek, saygılar sunarım."