Tan Oral tarafindan hazirlanan Tarihi Kentler Birligi logosu Avrupa Tarihi Kentler Birligi
Tarihi Kentler Birligi


Haziran 11, 2003
Nail Güreli'nin 11 Haziran 2003 tarihli Milliyet'te çıkan "Tarihi Kentler Birliği" başlıklı makalesi...




Haziran 02, 2003

"Tarihi Kentler Birliği Uluslararası Bursa Buluşması" (29 Mayıs – 1 Haziran, 2003) Sona erdi!

AVRUPA TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ’NİN YÖNETİMİNDE TÜRKİYE DE SÖZ SAHİBİ OLACAK...


TKB Bursa Bulusmasi Hatira Fotografi

Geçtiğimiz hafta sonu Bursa’da yapılan ve öncekilerden farkı “uluslararası” düzeyde katılım olan “Tarihi Kentler Birliği Bursa Buluşması”sonuçlandı. İki yıl önce ÇEKÜL Vakfı öncülüğünde; “doğal ve kültürel varlıkları doğru korumaya kararlılığını kanıtlamış” yerel yönetimlerin, Mimarlar Odası ve üniversiteler desteğinde örgütlenmesiyle oluşan; Avrupa Tarihi Kentler Birliği’nin 12. üyesi “Tarihi Kentler Birliği”nin Bursa toplantısının alt başlığı “Kültürel Mirasın Korunması ve Geliştirilmesi İçin Yerel Yönetişim” idi. Bursa Tayyare Kültür Merkezi’nde yapılan iki günlük toplantının “Açılış”ına İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile T.B.M.M. Başkanı Bülent Arınç da katıldı. Bakan Aksu, Tarihi Kentler Birliği’ni “Ülkenin en ciddi ve en duyarlı sivil toplum kuruluşu” olarak nitelendirerek “kamu yönetimi ve yerel yönetimler reformunun, kültür mirasının korunmasını bir ödev olarak yerel yönetimlere vereceğini, sivil toplum kuruluşlarının da düşünce ve görüşlerinin alınacağını ve böylece sorunun kökten çözüleceğini” söyledi. Bülent Arınç, Prof.Dr. Metin Sözen’in danışmanlığı döneminde TBMM Milli Saraylar yönetiminin korumada üstlendiği etkin rolü hatırlatarak, “TBMM kaynak yaratabildiğine göre, varlıklı kesimin de bu konuya somut destek vermesi gerektiği”nin altını çizdi.

Açılışta Erdoğan Bilenser, Bursa B. Belediye Bşk./Türkiye Tarihi Kentler Birliği Bşk., Prof.Dr.Metin Sözen, ÇEKÜL Vakfı Başkanı/ TKB Danışma Kurulu Başkanı, Dr. Louis Roppe, Avrupa Tarihi Kentler Birliği Başkanı, Dr. Şander GÜRBÜZ Elçi, Çok Taraflı Kültür İşleri Gn.Md.Yrd., Oğuz Kağan KÖKSAL Bursa Valisi, Wolfdietrich ELBERT Avrupa Konseyi Kültürel Pol. ve Politik Hizm. ve Faaliyetler Dairesi.Bşk.Yrd. ve Bozkurt ARAN, Büyükelçi, UNESCO Nezdindeki Türkiye Daimi Temsilcisi doğal ve kültürel korumanın önemine değinen mesajlar verdiler.

Türkiye’nin dört bir yanından ve Avrupa ülkelerinden bazılarından gelen yerel yöneticiler, Avrupa Tarihi Kentler Birliği temsilcileri, bilim insanları, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katıldığı iki günlük, “Bursa Buluşması” sırasında, doğal ve kültürel koruma ile ilgili olarak kültür politikaları ve kentsel miras, yerel yönetimlerin işlevleri, olgusu, Avrupa Birliği ve diğer Avrupa kuruluşlarının fonlarından nasıl yararlanacağı tartışıldı, Avrupa (Filibe, Saray Bosna, Bitola ve Portekiz’den) ve Anadolu’dan (Safranbolu-Karabük, Mardin, Altındağ-Ankara, Diyarbakır, İzmir, Ağırnas-Kayseri ve Bursa) uygulama örnekleri paylaşıldı.

Kültürel ve doğal mirasın korunması için gereken makro ve mikro politikalardan, kent morfolojisine, kentlerin insanileştirilmesinden, depremden olumsuz etkilenmeme için saklama yöntemlerine kadar geniş bir yelpazede paylaşılan içeriği ile “çok yararlı” bulunan toplantının değerlendirilmesi Prof.Dr. Ruşen Keleş tarafından yapıldı. Prof. Keleş, önce “yönetişim” ve “sürdürülebilirlik” kavramlarının, gelişmekte olan ülkeler için nasıl dikkatle kullanılması gereğine dikkat çekti ve bu sözcüklere seçenek olarak “çok taraflı yönetim” ile “sürekli ve dengeli”yi önerdi.

Ayrıca, TBMM tarafından onarımı tamamlanan Hünkar Köşkü hizmete açıldı, konuklar Cumalıkızık’a kısa bir ziyaret yaptılar, akşam yemeklerinin birinde Bursa’lı öğrenciler “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e” başlıklı bir defile, sonuncusunda da Avusturya Tirol bölgesi belediye başkanlarından oluşan orkestranın, Bursa için bestelediği özel marş sunuldu.

Tarihi Kentler Birliği Bursa Buluşması’nın son gündem maddesi ise Birlik Meclisi’nin Tüzüğe göre toplanıp, yeniden yöneticilerini seçmesi idi. Mevcut kadrolar yeniden seçilirken, Türkiye Tarihi Kentler Birliği Başkanı Erdoğan Bilenser’in, Avrupa Tarihi Kentler Birliği Yönetim Kurulu’nda da görev önerildiğinin duyulması da, Bursa Buluşması’nın en anlamlı mesajlarından biri oldu...

Aşağıdaki bölümlerde bu önemli etkinlikten görsel saptamalar ve ayrıntılı notlar bulacaksınız...



Açılış Konuşmalarından Notlar:

"Önce ilkeler..."


Erdoğan Bilenser- Bursa B. Belediye Bşk./Türkiye Tarihi Kentler Birliği Bşk.
Bilenser
"Tarihi kentlerin korunmasının daha çok yerel yönetimlerin sorumlulugunda olduğunu belirten 3 yıl önceki kuruluş toplantımızdan bugünlere çok yol alındı... Bu sonuçlar, bu toplantıda da yine kuruluştaki gibi Bursa’da değerlendiriliyor şimdi… Koruma için temel koşul, etkinliklerin tüm sahipleriyle işbirliği içinde ve güçlerin birleştirilmesi yoluyla olmasıdır. Bu da yetmez, sorumluluk ve yeteneklerin de birleştirilmesi de gerekir...Yönetişim denen şeyin Anadolu kültüründe de yeri var: “IMECE”…
...Birinci ilkemiz; "TARAFSIZLIK”TIR: Tarihi Kentler Birliği kuruluşundan bu yana hiçbir şekilde herhangi bir siyasi partiye özellikle yakın olmamayı temel ilke edinmiştir. Amaç ve hedefleme ulaşmak için toplumun her kesimini eşit bir şekilde kucaklayarak ortak amaçta güç birliği yapmaya çalışmaktadır.
Buna bağlı ikinci ilkemiz ise "İŞBİRLİĞİ”dir: Çalışmalar, bütüncül bir yaklaşımla aynı amaçla çalışan kamu kurumu, oda, dernek ile sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm taraflarla işbirliği içinde koordineli olarak yürütülmektedir. İşte bu heyecan içinde yeni bir buluşmamızı daha başlatırken, başta yurt dışından gelen konuklarımız ve değerli hükümet üyelerimiz olmak üzere; tüm katılımcılara tekrar hoş geldiniz diyor, toplantılarımızın başarılı geçmesini diliyorum."
Bilenser konuşmasının tam metni için bkz. Bursa Belediyesi Haber No:141


"50 yıllık mücadele..."


Prof. Dr. Metin Sözen, ÇEKÜL Vakfı Başkanı/ TKB Danışma Kurulu Başkanı

Bu bina Bursa tarihinde olduğu kadar, koruma ve TKB tarihinde de önemli bir yer tutar. İnsanlar gibi toplumlar ve mekanların da bir yaşam süreci vardır. Günün süpürücü ortamından sıyrılan binalar tarihin tanığıdırlar. 2,5 yıl önce Birliği kurarken de bu binada idik. Bu toplantı bir başlangıcın ikinci evresidir. Adına 'buluşma' dedik çünkü, 'Buluşma' kuru kuruya ve gözünü kaçırarak el sıkışma değildir, daha fazla bir şeydir… Önce 'Buluşma'dır, sonra 'sağlıklı yürüyüş' ve yürürken 'içeriği doğru oluşturma'dır. Dün güçlü bir şekilde kurduğumuz bu işi bugün farklı anlatmak zorundayız. Türkiye'nin ekonomik sıkıntıları bir gün düzelecektir ama esas olan korumak için kurduğumuz kültürün UNESCO tarafından da gereğince farkedilmesidir. Biz bu bağlamda güçlüyüz.
...UNESCO’cular! Önünüze konan dosyaların içeriği önemlidir. Zaten UNESCO, ICOMOS, BM buraya boşuna gelmiyor bu yüzden Avrupa Konseyi “Geleceğimiz İçin Geçmişimiz” dedi. Biz o yıl (1975) Safranbolu’yu Dünya Mirası listesine aldırdık. Oradan yanan ateş önemliydi. 1985’te bu salonda “Tarih İçinde Bursa ‘85”i konuştuk. Şimdi bu toplantı için buradayız. Sonuçta buraya, bu büyüklüğe 50 yıllık mücadelenin sonunda gelindi. Yarın üye sayımızı 115’e çıkaracağız. 2,5 yıl çok önemli çünkü onun arkası 50 yıllık özveriden geliyor, bir sürü yanlış yapılarak da gelinse, 50. yıla emek verenleri kutluyorum"...


"Gördüklerim çok profesyonelce!"


Dr. Louis ROPPE, Avrupa Tarihi Kentler Birliği Başkanı
Dr. Roppe
"Teşekkür ediyorum! Birkaç sebepten...
1-Teşekkür ediyorum çünkü ben Belçikalı'yım ve bize Eurovision’da puan verdiniz 2. sıraya çıktık...
2- Biz 1999’da Avrupa Konseyi tarafından kurulduk, genciz daha . Siz 12. üyemizsiniz ve toplam 13 ulusal birlik bize üye, ama sizdeki güçlü gelişme dahil, şimde 1000 tarihi şehir var birliğimizin çatısı altında...

EAHT (Avrupa Tarihi Kentler Birliği) birkaç araştırma yaptırdı Biri Rusya'da, Kazan'da, diğeri İngiltere'de. Kültürel çeşitlilik hakkında. Kazan bildirgesi tarihi kentlerin sürekli ve dengeli yönetiminin önemini vurguladı. Kentlerin gelişerek kendini yenilemesinin de. Sonuç olarak kültürel mirası farklı alanlarda ve özellikle sosyal-ekonomik-çevresel bakımdan koruma çok önemli. Ama burada gördüklerimin çok profesyonelce olduğunu söyleyebilirim. Bu değerli deneyleri paylaşmaktan da çok mutluyum, Toplantıya başarılar diliyorum".



"Uluslararası platformlara taşınma zorunluğu..."


Dr. Şander Gürbüz, Elçi, Çok Taraflı Kültür İşleri Gn.Md.Yrd.
Image
"Kültür Mirasının korunmasının uluslararası platformlara taşınması önemli. Çünkü mirasa artık tüm dünyanın evrensel bir bakış açısıyla, evrensel ölçütlerle bakılıyor.
Şu anda dünyada 730 adet, Türkiye'de 9 adet kültürel varlık dünya mirası listesinde bulunuyor. Oysa Türkiye'de 6400 sit alanı var Istanbul hariç. İstanbul dahil, 20 bin tescilli varlık var." Dr. Gürbüz, Türkiye'nin de imzaladığı uluslararası antlaşmalara gönderme yaptı ve TKB'ni kutlayarak, "Dış İşleri olarak her türlü işbirliğine hazırız!" dedi.


Barış ve sevgi...


Oğuz Kağan Köksal, Bursa Valisi
Bursa Valisi
"Bu toplantı bir milat oluşturacak. Aslında tarihi kentlerin korunması Türkiye’den başlamalıydı. Ve de dalga dalga buradan yayılmalıydı. Yola çıkmak önemli aslında tabii, sivil toplum örgütleri de o yola çıkışı işini halletmişler, ben de onlara izninizle teşekkür edeyim… Baksanıza salonlar nasıl doluyor!!
Kuru koruma olmaz! TKB birtakım projeler geliştirip yerel yönetimleri harekete geçirmiş... Artık savaş da olmasın, insanlar bu dünyadan geçerken kültürlerini bırakıyorlar sonra onlar birleşip milletlerin kültürel mirası oluyor zaten... Bu olurken barışın sevgi yumağı içinde olsun…”







"Avrupa Konseyi 25 yıldan fazladır bir şeyler yapmak istiyor ama önemli olan ne yapıldığıdır, ne konuşulduğu değil...


Wolfdietrich ELBERT, Avrupa Konseyi Kültürel Pol. ve Politik Hizm. ve Faaliyetler Dairesi.Bşk.Yrd.
Elbert
"Bursa evrensel kültürel uygarlığımızı yaratanlardan biri... Buraya gelmekten çok mutluyum. Avrupa mirası Türk mimarisine katkıda bulunmuştur. Bugünü ve geleceği biçimlendiren bir kültür politikası pratik olmalıdır. Etkin olmak içinse somut olması gerekir… Bu bağlamda, 1-Turizm 2- Kent iyileştirilmesi 3- İleriye dönük kalkınma stratejilerinde öncelikleri doğru belirlemelidir. Kültürel mirasın korunması konusunda imzalanan Çerçeve Anlaşması’nın amacı, koruma yöntemleir konusunda üzerinde bir uzlaşmaya varılan bir ortak yöntem belirlenmesidir. Kültür mirasını herkes tarafından erişilebilir kılmak, kültürler arası iletişim çatışmalarının kaldırılması da amaçlardan bazılarıdır. Ancak bu anlaşmaların işe yaraması için devletlerin toplumdaki tüm ilgili tarafları işin içine katarak sözlerini sonuna kadar tutması önemlidir.
Avrupa Konseyi 25 yıldan fazladır bir şeyler yapmak istiyor ama önemli olan ne yapıldığıdır, ne konuşulduğu değil... Bu forum harekete geçme yetkisine sahiptir bence... Bu arada “evrim”/”uygulama” deyiminin moda bir deyim, oysa somut adımlara gerçekten ihtiyacımız olduğunu eklemeliyim. Yetkilileri harekete geçirmek gerek. Seçimden sonra yöneticilerin yardıma ihtiyacı var ve bu kuruluş da bunu yapmak için sonsuz imkana sahip…"


"Tek düzelik insan yaratıcılığını zayıflatır."


Bozkurt Aran, Büyükelçi, UNESCO Nezdindeki Türkiye Daimi Temsilcisi
Aran

"Türkiye tarihin ilk dönemlerinden beri birçok ulusa kucak açmıştır. Birliği meydana getiren belediyeler ve stk’lar kentlerin şahsiyetinin korunması, koruma bilincinin yaygınlaştırması ve bütün bunların sürdürülebilirliğini amaçlamaktadır. Tek düzelik insan yaratıcılığını zayıflatır. Tarihi mirasın önemsenmesi ve ileriye aktarılması yaratıcılığı arttırır ve toplumlar için yaşamsaldır. Bu yüzden TKB’ye takdirlerimi bir kez daha sunmak istiyorum. Unesco insanların zihninde barışı oluşturmak için savaş sonrası Türkiye‘nin de katılımıyla kurulmuştur. Türkiye’de Unesco’nun Dünya Mirası Listesi’nden 9 eser vardır. Bu eserlerin korunması gelecek kuşaklara aktarılması Unesco’nun sorumluluğu altında geliştirilecek programlarla olacaktır."


"TKB artık gıpta ile bakılan bir stk durumuna gelmiştir."


Abdülkadir Aksu, İç İşleri Bakanı
Aksu

"Tarihi kentlerin önünde gelen yeşil Bursa'mızda bu toplantıya katılmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Toplumsal hoşgörünün en büyük göstergesi hangi milletin eseri olduğuna bakılmaksızın tarihi mirasa sahip çıkılmasıdır. İnsanlar artık birbirlerinin heyecanlarından duygularından habersiz değildir. İnsanlar artık birbirlerini daha yakından tanımakta, ülkeler arasındaki ilişkiler daha sağlamlaşmaktadır. Eski dünya denile,n üstünde yaşadığımız Anadolu toprakları bu anlamda ender değerlere sahip bir yerdir. Uluslararası koruma ve sahiplenme bilinci artarak gelişmektedir. Nasıl ülkemizdeki değerlere sahip çıkıyorsak Mısır’daki Hindistan’daki ve diğer coğrafyalardaki kültürel mirasa da sahip çıkılmalıdır. İşte bu yüzden kurulan TKB artık gıpta ile bakılan bir stk durumuna gelmiştir. Birliğin üçüncü yılının kutlandığı bu toplantıda uluslar arası katılımcıların varlığı ve bu kurumların desteği çok büyük önem arz etmektedir. Mirasın korunmasınsa stk'lara yerel yönetimlere ve halka büyük görevler düşmektedir. Şimdiye kadar merkeziyetçi bir bakış açısıyla bu görevleri Ankara’dan yürütmeye çalıştık. Ama hep birlikte gördük ki, yerele dayanmayan halkın ve stk'ların katılmadığı karar ve uygulamalar sonuç vermiyor.
Hükümetimizce hazırlanan Mahalli İdareler Yasasıyla yukarıda bahsettiğim görev ve yetkiler mahalli yönetimlere aktarılacaktır. Böylece yerel demokrasi gelişecektir. Turizm potansiyelimizin temel kaynağı kültür ve doğal mirasımızdır. Bu değerlere sahip çıkılmaması sonucunda sadece gelecek kuşaklara kötü bir coğrafya bırakmakla kalmayıp turizme de zarar verebiliriz..."


Özel sektör de katkıda bulunsun...


Bülent Arınç, TBMM Başkanı
Arinç

"TKB’nin toplantısında sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Burada konuşulanlardan film gösterisinde ve programın içeriğinden de anlıyorum ki, bu üç yılda çok önemli işler yapılmış. Tarih ve kültür mirasımızın korunması ve tanıtılması çok önemlidir. İbni Haldun'un söylediği gibi 'kentler de insanlar kadar önemlidir'. Şehir hayatını iyi bilenler, o şehirlerin nefes alışlarını hissedebilirler. Safranbolu evleri ne kadar güzelse Anadolu’nun diğer yörelerindeki evler ve kentlerde en az Safranbolu’daki kadar güzeldir, farklı özellikler taşırlar. ...Prof.Dr. Metin Sözen’in danışmanlığı döneminde TBMM Milli Saraylar yönetimi korumada etkin rol üstlenmişti. TBMM kaynak yaratabildiğine göre, varlıklı kesimin de bu konuya somut destek vermesi gerekir. Nitekim, TBMM 1 trilyon kaynak yaratmıştır. Böylece Bursa'da bugün TBMM tarafından onarılan Hünkar Köşü'nün de açılışını yapacağız... İslam felsefesinde de kentlerde yaşamak tavsiye edilmiştir. Türkiye vakıf medeniyetinin yaşadığı bir ülke. Ama o kadar çok ki tamire muhtaç eser, Türkiye’nin bunları onarmaya bütçesi yetmez. Bu yüzden STK’ların, zenginlerin katkısı şart.
Bu güzide topluluktan da önemli kararlar çıkmasını bekliyorum, ama önemli olan elbette bu kararların uygulamaya dönüşmesidir."





GÜNÜMÜZDE KÜLTÜR POLİTİKALARI VE KENTSEL MİRAS”


Yöneten: UNESCO Dünya Mirası Merkezi Direktörü, Minja YANG
Raportör: Doç.Dr.Zeynep M.ENLİL YTÜ-Kent Plancısı

I.Oturum
Minja Yang:

Kimse istemiyor ama dünya kültür mirası tahribediliyor!



"Dünyanın pek çok yerinde kültür mirası tahribedilmektedir, bunu kimse istememekle birlikte. Çevre bakanlıkları, kültür bakanlıkları vs bundan sorumludur ama sonuçta bunu korumakta en doğru adres yerel yönetimlerdir. Kültür politikaları ve mirasın korunması bağlamında yerel ulusal ve uluslararası düzeyde korumaya özel sektorün de katkısı katılımı güçlendirmektedir... Şimdi bu bağlamda sayın konuşmacılara sözü geçiriyorum..."


"Onlar 'tavsiye ediyorum' der! Tavsiyeler uygulamaya dönüşmeli!"


"Tarihi Kentlerde Koruma Politikalarının Gelişme Süreci" - Doç.Dr. Nevzat İLHAN, ICOMOS Türkiye Temsilcisi
N.Ilhan
"İnsan kaynakları ve bilgi birikiminden yararlanmasını bilmek gerek. II.Dunya savaşının büyük tahribatı, dünya mirasını onarım için ICCROM gibi ICOMOS gibi kuruluşların doğmasına neden olmuştur. 1-Neyi, 2- Niçin, 3- Nasıl korumak lazım? sorularını yanıtlayacağız... Artık işlevini sürdüren yapıyı onarma sürecinden kalkıp, işlevini yitirmiş kültür varlığını koruma aşamasına geldik. UNESCO ve ICCROM’un danışmanlar ağı ve temel insan malzemesi TKB’ne formülerler halinde dağıtılabilir.
UNESCO-UNDP projeleri Yonetişim kavramı geliştiğinde ICOMOS, Uluslararası Doğal Varlıkları Koruma Teskilatı (Türkiye’de de kurulmalıdır) ve diğer Uluslararası kuruluşlar... bunlar ‘tavsiye ediyorum’ der. Eğer bu mesaj alınmıyorsa, bir şeye dönüştürülmüyorsa ve kurumsallaştırılmıyorsa işe yaramaz. Dunyada 6000 sit alanı var ama bizim sit mekanizmamız yok. 3 kuruluş “SIT Alanı Yönetim El Kitabı”nı yazdı. ‘Yaratıcı Çesitliliğimiz’ kitabı / ‘Stockholm Deklarasyonu’ ‘Kültürel Politikalar ve Gelişmeler İçin El Kitabı’... Sonra 5 kitap daha yazıldı. 1975’te Avrupa Mimari Miras Yılı –‘Geçmişimiz İçin Gelecek’ hedefi kondu... Bütün bu kaynaklardan yararlanmak gerek."
İlhan’ın önerileri:
“1- Tarihsel sit’in kültürel önemi (cultural significance)
2- Basarılı iletişimin ‘5N1K’ kuralının 6 sorusu her planda uygulanmalı
3- SİT Yonetim planı
4- El kitapları ve referans malzeme koruma ile kullanma kültür ile turizm arasındaki ince çizginin “kitsch”leşmeden sürmesi
5- Avrupa topluluğu ile teması öğrenme
6- Yerel yönetimler uluslararası yılı gibi bir uygulama başlatılması...”


"Küreselleştikçe yerelleşmeliyiz!"


"Tarihi Kentlerde Koruma Politikaları" -Dr. Louis ROPPE, Avrupa Tarihi Kentler Birliği Başkanı
Dr.Roppe
"Burada İçişleri Bakanı’ndan küreselleşmenin iyi dengelenmesi konusundaki görüşlerini dinlemekten memnunluk duydum. Küreselleştikçe, yerelleşmeliyiz. Tabii, iç işleri bakanlığınız var ama onu işler kılmak için de yerel yönetimlere ihtiyaç var. Ulusal hükümetler bugün yerel yönetimlerle gittikçe daha sık işbirliği yapıyorlarsa da yasal bir çerçeveye ihtiyaçları vardır her şeyden önce."






"Bu dünya herkesin küçük hırslarına yetecek kadar büyük değil!"


"Kentsel Kültürel Miras İçin Dünya Perspektifleri" - Selahattin YILDIRIM, IULA Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği Genel Sekreteri

Selahattin Yıldırım, "En büyük genellemeci benim" diyerek başladığı konuşmasında, makro yaklaşımlarda bulunuyor ve "Meşruiyet, yetersizlik, dayanışma, siyasal eksiklik" kavramlarının üzerinde duruyor: "Dünya pek parlak durumda değil. Hepimiz bu durumdan sorumluyuz. Avrupa en şanslı bölgelerden biri ama acaba kendini güvende hissediyor mu? Kentler ve yerel yönetimler stratejik bir konuma geldi. Tüm aktörler siyasi, ekonomik, kültürel kararlarda yer almalılar. Mevcut düzene alternatifler yerelin güçlenmesiyle, geliştirilmesiyle mümkündür. Bu projeler gerçekleşmezse ekonomik amaç da olamaz, ikinci bir global pazar olmaya itilinir.Oysa kentlerin yeri, küresel ve yerel arasındadır. Miro, 'birşey ne kadar yerel ise o kadar evrenseldir' der. Tabii, yerel yönetimlere neler yapacağını söyleyen çok. Ama bunu nasıl yapacaklarını söyleyen yok.Dünya Sosyal Forumu, Sosyal Dışlamaya Karşı Yerel Yönetimler Forumu, BM'in yerel Gündem 21 projeleri bu bağlamda iyi çözümler sunmaktadır.
Yoksulluğa karşı küresel ve yerel güçler arasında yeni bir denge bağlamında 'Glokalizasyon' çalışmalarına ve Avrupa Konvansiyonu'na (*)yerel yönetimler olarak katkıda bulunduk. Uyum projesi iyi gidiyor. Kültür mirasının böyle bir dünyada anlam taşıması için, eleştirel bakmayı, tutku duyabilmeyi, sezgilerimizi güçlendrimeyi, iktidara esir olmayıp, ahlaka bekçi olabilmeyi becermemiz gerek! Gandhi'nin dediği gibi, 'Bu dünya herkesin küçük hırslarına yetecek kadar büyük değil!"
(*) Bu konuyla ilgili diğer web kaynakları "burada"... Kentli Hakları için Türkçe kaynaklar burada!Tıklayınız!


"-Sizinle aramızdaki farkın ne olduğunu biliyor musunuz? Biz yaptığımız işi seviyoruz!"



Kentsel Kültürel Miras İçin Avrupa Perspektifleri - Wolfdietrich ELBERT, Avrupa Konseyi Kültürel Politika ve Politik Hizm. ve Faaliyetler Dairesi Bşk.Yrd.
Elbert, kitle turizminin, kültür mirası üzerindeki onarılması mümkün olmayan zararlarına değiniyor:

Turizm evdeki ateşe benzer. Yemek de pişirebilirsiniz, evi de yakabilirsiniz!


"Böyle hallerde Dünya Turizm Örgütü (WTO) Etik Komitesi'ne başvurun. Diğer uluslararası kurumları kullanın. Bunlar başarılarınızı çoğaltır. Kenti iyileştirme başlığı altında yapılan olumsuzlukları durdurun. Burada hepimiz 'kurban'ız çünkü! Durumsal yönetim, çerçeve yaratılması, kurallar, teşviklere ağırlık verin ve esnekliğe sımsıkı yapışın! Çok taraflı yönetim konusunda yurttaşları eğitin, koruma kapsamını da anıtlardan insan haklarına yayın. Gerekirse bizi arayın, Avrupa Konseyi'nin bu ilk söylemi değil gerçi ama artık zaman değişti, hükümetleri izleyin ve yaşlılar için kültür, gençlik için kültür isteyin, bunun için son-tarihler koyun, gönüllü kuruluşlarla işbirliğini ihmal etmeyin" diyor... Elbert, Oslo'da sivil toplum kuruluşlarının da katıldığı bir toplantıda söz isteyen bir Türk kızının şu sözleriyle konuşmasını bitiriyor:
"-Sizinle bizim aramızdaki farkın ne olduğunu biliyor musunuz? Biz yaptığımız işi seviyoruz!"

"Aydınlanma Anadolu'da başlamıştır!"



Kentsel Kültürel Miras için Türkiye Perspektifleri- Oktay EKİNCİ Yük.Mimar / TKB Genel Danışmanı
"Sarıgerme'de antik Phaselis kentinin üzerine otel yaptılar ve bu otel, pet şişe kullanmıyor diye çevre ödülü aldı! Yasalarla, imar plan ve politikalarıyla yıkılanların yerine yenisini yapmak için önce bunların değiştirilmesi gerek!"
Ekinci'nin önerileri:
"- Ülkeyi yönetenlerin bu tür toplantıları daha fazla süre izledikleri bir kültüre ihtiyacımız var,
- Aksu 'doğal ve tarihsel değerler' dedi, doğrudur ve artık bu konuşmadan sonra doğal Sİt kanun tasarısını da geri çekmeliler artık!,
-Dışarıdaki Tarihi Kentler Birliği sergisi, bütün Türkiye'yi gezmeli.
- Kültür mozayiği deyimini artık kullanmıyoruz, bunun yerine 'alaşım' kullanmalı, mozaik dağılabilir çünkü... Coğrafyamızda 12bin yıllık kentler var! 3600 kent var ki bunlardan 1200'ünün yaşı 2500! St. Petersburg sadece 300 yaşında oysa! Bütün bu durum da Aydınlanmanın Anadolu'da başladığını gösteriyor. Kibele'den tek tanrı düşüncesine geçişin coğrafyasında ilk stk'lar Kurtuluş Savaşı yıllarında kurulmuş burada, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi ve en önemlisi Müzeler. (1924 Haziran)"


GÜNÜMÜZDE KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINA VE GELİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK POLİTİKALAR – YEREL YÖNETİŞİM


Oturum Başkanı : Mithat KIRAYOĞLU Mimar/ T.K.B. Danışma Kurulu Üyesi
Raportör: Y.Mimar Selim LÜMALI TKB Meclisi Mimarlar Odası Temsilcisi

Mithat Kırayoğlu, "yönetişim ile dikey hiyerarşinin giderek yatay hale geldiğini" söyleyerek ve "yönetişim" kavramının olumlu yanlarının altını çizerek oturumu açıyor.

Image

"Bu yönetişim lafını ben pek benimseyemiyorum"


"Kamu Yönetimi Açısından" - Prof. Dr. Cevat GERAY, TKB Danışma Kurulu Üyesi
Prof. Geray, "Bu yönetişim lafını ben pek benimseyemiyorum" diye başlıyor. "Yönetim sistemi Türkiye’de iyi işlemiyor. İyi işlemeyeni işler hale getirmek için yeniden yapılandırma konusunda reform yapmak gerekir. Ama bu ilişkileri düzenlerken ülkenin siyasal yapısını da göz önünde bulundurmak gerekir. Yerel yönetimlerin kentsel işlevlerini yerine getirmeleri bunu yaparken de kültürel değerleri korumaları gerekir. İşte tüm bunlar gerçekleştirilirken iyi yönetim ilkelerini yaşama geçirecek düzenlemeler yapılmalı. Burada, merkez ve yerel arasında iyi bir görev bölüşümü olmalı. TKB bu konuda yeni bir model oluşturmaktadır. İyi işleyemeyen yerel yönetimlerin yeniden yapılanması sırasında merkezle özeksizleştirme, (=desantralizasyon") bağlamında ortaya çıkan bu kavram da iyi yönetim arayışının bir sonucudur".
Prof. Geray, "Yerinden yönetim, özeksel yönetim, yurttaşın hesap sorma hakkı, saydamlık ve bilgiye erişim haklarının gözetilmesinin" önemini vurguluyor...

Yerel Yönetimler Açısından" - Ahmet BAHÇIVAN, Şanlıurfa Belediye Başkanı, TKB Encümen Üyesi
Bahçıvan, Şanlıurfa'da valilik, belediye ve halk katılımı ile kurdukları "ŞURKAV"ın işlerliğinden örnek veriyor: "TKB toplantılarından çok şeyler öğrendik. Anadolu övünç kaynağı ama biz bu mirasa sahip çıkamadık. Şanlıurfa’da korumacılık adına ŞURKAV ile 7 yıldır bir şeyler yapılıyor. Tarihi çevreyi korumak turist gelsin diye değil, geleceğimiz içindir.Sıra gecelerimiz yalnız bir müzik türü sanılıyor, oysa öyle değil, bir iletişim biçimidir onlar..."

Ailede ne kadar katılımcıyız?"


"Katılımcı Politikalar Açısından" - Fikret TOKSÖZ, TKB Danışma Kurulu Üyesi
Toksöz, yönetim"'in de evrim geçirdiğini, 'sivil'in farklı algılanmalarını anlatıyor ve "Erki paylaşmaya ne kadar hazırız?" sorusunu atıyor... Toksöz, çağdaş toplum kavramlarının farklı kültürlerde farklı algılandığını, bunun da bir "yaşam kültürü meselesi" olduğunu vurguluyor: "Uluslararası alanda alınmış kararları TKB’ye aktarmalıyız. Demokratik bir kültür politikası olmalı. Elitin yarattığı, tepeden inme bir kültür politikası olmamalı. Karar mekanizmasında ortaklık yani erki paylaşma gerçekleşmeli. Türkiye’de kararları onaylayacaksanız size danışılıyor."...

"Planlama Açısından" - Prof. Dr. Zekai GÖRGÜLÜ, TKB Danışma Kurulu Üyesi
"Türkiye'de yerel yönetimlerde kurum ve yapılanma '80 öncesinde ortaya çıkar.'80 sonrasında ise kentlerin çoğukcu kimliği öne çıkmaya başlamıştır. Artık önümüzdeki tek aktörlü, tek özneye mahkum olmayan bir yerel yönetim biçimidir. Ne var ki, planlamanın içine bu kavramları sokmak çok zor. Çünkü Türkiye'de plandan vazgeçmeksizin çok yanlışlar yapıldı. Bu yanlışlardan vazgeçmeden bu yeni kavramlara ısınmak çok zor. Elbette bu kavramların çok konuşulablir olmasının arkasında sivilleşmenin önemli bir katkısı var. Peki devletin rolü ne olmalı? Aslında bu kavramların arkasında olduğunu söylemesi lazım. Ama malesef devlet tercihini şimdilik bu fikirden yana kullanmıyor. O zaman sivil örgütler ve yerel yönetimler gündem belirlemek ve daha fazla sorumluluk almak zorundalar."



Öğle molasında Belediye'nin önü ve SERGİ


  

    







KÜLTÜREL MİRAS VE KENTSEL YAŞAM


Oturum Başkanı : Prof.Dr.Cevat GERAY, TKB Danışma Kurulu Üyesi
Raportör: Avniye TANSUĞ, Hukukçu - ÇEKÜL Vakfı İletişim Danışmanı


Prof. Dr. Ahmet Mete IŞIKARA - Bursa B.Ş.B. Güvenli Kent Projesi Danışmanı

      

Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'nın sunumundan... Işıkara, kültür mirasının depremde korunması konusunda alınacak basit önlemlerin bile ne kadar işe yarayacağını iyice anlaşılır kılmak için önce bir "bardak-show" yapıyor. Ambalajı iç bölmelere ayrılmış bulunan çay bardaklarını hızla sallıyor, bardaklara bir şey olmadığı görülüyor. Sonra bir de iç bölmeler çıkarılıp sallanıyor bardaklar, o ne? kırılmamış, bir daha! Bu sefer bardaklar kırılıyor! Kobe depreminden, Paul Getty Müzesi'nden, Topkapı Sarayı Deposu'ndan, Sabancı ve Rahmi Koç müzelerinden deprem önlemleri gösteriyor Işıkara... Tabii bu önlemlerin işlevsel olabilmesi için önce binanın sağlam olması gerekiyor...


Yücel GÜRSEL - Mimarlar Odası Başkanı
Gürsel, Ankara toplantısına gönderme yaparak kentsel yaşamla, kültürel miras arasındaki ilişkiyi kavramanın ilkelerini sıralıyor. "Bu arada, kentsel yenileme zaten bir gerekirlik haline gelmişken, öyle bir yenileme yapalım ki, hem çağdaş yaşamın gerekirliklerine cevap versin, hem de kültürel doku-miras ile doğru iletişim ve ilişkiyi kuralım. İşte bu da bir ölçek meselesidir" diyor. "TKB, üyelerine bu tartışmayı doğru manivelalarla tartışma ortamı sağlıyor" diye ekliyor. (Gürsel'in sunduğu ilginç bir örnek-ölçüt için bkz. yayının sonundaki Prof.Dr. Ruşen Keleş değerlendirmeleri. )
Brian SMITH - Avrupa Tarihi Kentler Birliği Genel Sekreteri
"Bu Türkiye'ye 3. gelişim. Tarihi Kentler hızla gelişiyor. Olması gereken yöne. Avrupa'daki tarihi kentlerin sürekli ve dengeli yönetimi, mirasın değerlendirilmesi ve kotunmasına bağlıdır. Kültür mirasının kimliği ve çeşitliliği önemlidir. Avrupa Tarihi Kentler Birliği'nde başarılı korumanın ne olduğu konusunda sürekli araştırma yapıyoruz. 4 önemli etken var:
1- İçeriğin önemi (uzlaşma)
2- Sosyo-ekonomik yararlar (turistik ve ekonomik açıdan yatırımın geri dönüşü, katılımcı paydaşlar ve iş dünyası)
3- Kimlik
4) Temel kaliteler...
Finlandiya'da tarih bir yapıda oturma izni alanlar, o yapıda 1 yıl boyunca hiçbir değişiklik yapamıyor. Kimliğin önemi de işte bu aradadır. Çünkü kültürel miras ve kentsel yaşam bir bütündür. Türkiye'ye dışarıdan bakıldığında kültür mirasın kimliğinin bir bölümü yerel, bir bölümü de yunanlı olarak gözüküyor."

Pulat TACAR - UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkan Vekili
UNESCO'nun yayınladığı 4. tavsiye kararından söz eden Tacar, Nevzat İlhan'ın da dediği gibi, var olan bilgi-belge-deney-kurum ve insanlardan yararlanmak gereğine dikkat çekti. Tacar, bahsi geçen kararları Türkçe'ye çevirip ilgili kurumlara yolladıklarını, "buna rağmen pek de farkedilmeyen bu düzenlemelerin gerekiyorsa yasal düzenlemeye dönüştürülmesi"nin pratik yarar sağlayabileceğini söyledi. Bursa organizasyonunda görev alan çok sayıda gönüllü gencin varlığının "memnuniyet verici" olduğunu belirtirken, korumada da benzer bir yaklaşımla gençlik örgütlenmelerine ağırlık verilmesinden yana olduğunu belirtti.

Gürdoğar SARIGÜL - Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Sektör Yöneticisi
      

Oturumun son konuşmacısı Sarıgül'ün sunumundan... Sarıgül, Türkiye'de Avrupa Konseyi tarafından desteklenen projelerin neler olduğu ve daha nelerin olabileceği konusundaki çok önemli bilgileri çok hızlı biçimde özetledi.


ÖRNEK UYGULAMALAR / AVRUPA


Oturum Başkanı : Brian SMITH Avrupa Tarihi Kentler Birliği Genel Sekreteri
Raportör: Hasan ÖZGEN ÇEKÜL Vakfı -Yönetmen;yapımcı

Bu "buluşma"nın en işlevsel oturumlarından bir de belki bu oturum! Konuklarla deney paylaşımı olacak çünkü...

      


Saray Bosna (Sarajevo) Belediye Başkanı Dr. Muhiddin Hamamdzic
Filibe (Plovdiv, Bulgaristan) Belediye Başkanı Dr. İvan Chomakov
Manastır (Bitola, Makedonya) Belediye Başkanı Zlatko Vrskovski
Lizbon (Portekiz ) - Prof. Manuel da Costa Lobo

(Konuk başkan ve Prof. da Costa Lobo'nun sunumlarının tam metni için Bursa Belediyesi'ne ya da Ayşe Kaya'ya başvurulabilir!)

ÖRNEK UYGULAMALAR / TÜRKİYE


Oturum Başkanı: Dr. Bekir KUMBUL Antalya B.Şehir Bld.Bşk.- TKB Başkan Yrd.
Raportör: Avniye Tansuğ, Hukukçu- ÇEKÜL Danışmanı

Şimdi de sıra bizde...

Safranbolu (Karabük) Belediye Başkanı Nihat Cebeci
Nihat Cebeci, "12.06.1975'de Belediye Meclisi'nin aldığı koruma kararı bugüne kadar sadakatle uygulanmış, bu da semeresini vermiştir. Koruma çalışmalarımız aynı zamanda barış için çalışmak demektir." dedikten sonra içinde "kent tasarımında yapay ve fizik çevreyi çözümlemenin ve kent-insan ilişkisinin önemi, akıllı kentler, yaşamı soylu kılan ayrıntılar-ögeler"e yer verilmiş Safranbolu filmini gösteriyor. Film; "Türkiye dünyaya Safranbolu'dan bakacaktır, Safranbolu içinden Türkiye'nin aktığı bir kültür nehridir." cümleleriyle son buluyor... Dr. Kumbul, "ÇEKÜL'ün 1975'lerde Safranbolu'ya ektiği tohumlar nerelere getirdi işi, bunun da altını çizmeliyiz" diyerek, soruları alıyor. İlk soru Minja Yang'dan: "Restorasyonlara nasıl katkıda bulunuluyor? Bağışlar için vergi muafiyeti var mı?" Nihat Cebeci, "Bazen devlet katkıda bulunuyor ve evini onaranlardan emlak vergisi alınmıyor" diye yanıt veriyor. Bursa Belediyesi'nden (adı saptanamayan) bir zat; "Hassas onarımları sanatçılar mı yapıyor ve Hükümet Konağı niçin yanık?" diye soruyor. Cebeci, bu soruya da "Konağın onarılmakta olduğu, Ekim'deki Festival'de açılışının yapılacağı", hassas onarımlar için de "sanatçılara değil, o işin Türkiye'nin her yerindeki ustalarına başvurulduğu" yolunda yanıt veriyor.


Mardin -adına- Prof.Dr. Metin Sözen, ÇEKÜL Vakfı Bşk., TKB Danışma Kurulu Başkanı

Mardin Belediyesi'nin bu yoldaki vekaletini kabul ederek sunumu yapan Prof. Dr. Metin Sözen, Mardin görseli oynatılmadan önce şunları söylüyor:

"Mardin Anadolu coğrafyasının tanımladığı bir merkezdir. Uygarlık tarihinin en erken evrelerini aradığımız zaman, son kazıların da gösterdiği gibi, bu coğrafyaya gidilir. Mardin, salt bir yerleşme yeri değil, farklı inanç, farklı düşüncelerin ortak paydasının uygarlığa dönüştüğü yerdir. Nusaybin, Midyat ve diğer yerler de Hristiyanlık kültürü tarihinin yazıldığı kentlerdir. Uluslararası kuruluşlar, bu açıdan bakmalıdırlar bu yöreye nasıl yardımcı olunacağı konusuna... Uygarlık tarihinin yazıldığı coğrafyanın bugünkü çocukları, bir süre yanlış yapmışsa ona ve bugün yanlışını doğruya dönüştürüyorsa, bütün yanlışlıklara rağmen bu cehdin altı çizilmelidir.
Çizilmelidir çünkü;

- Uygarlık tarihinin en eski izleri buradadır,
- UNESCO uzmanlarının karar için sundukları dosyalar soyut somut kültürel varlıkların tüm sıcaklığını içerecek, yaşam sevincini sürekli nitelikte olmalıdır,
- Mimari ile geleneksel sanatlar arasındaki ilişkinin sürdürülebilmesi gerekir,
- Kamu- yerel- özel- sivil birlikteliğine dayalı çalışmalar çoktan başlamıştır.

Mardin bir ortak dünya mirasıdır. Burada tutuk durulmamalı. Küreselleşme, kültürel çeşitlilik, belki bunlar güzel sözcükler ama bunların yanlışlıkları Mardin'le buluştuğu zaman ancak, bizim halkımız dünyayı anlayacaktır." Sonra Mardin görselinin gösterimi başlıyor. -Burada bir şanssızlık, fon müziği olarak kullanılan yöre türkülerinin kaydında mı hata var, bilinmez, seste talihsiz bir cızırtı var ve görüntülerin sessiz gösterimi yeğleniyor. Bu da istenen etkiyi etkiliyor bir ölçüde de olsa...- İlk soru Oktay Ekinci'den geliyor. Soru değil de bazı saptama ve öneriler daha doğrusu. "Mardin'in UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini artık alması gerekir. Belediye Başkanı da Belediye binasını kimlikli bir yere taşımalı. Keza Safranbolu da öyle" diyor. Nihat Cebeci hemen söze karışıp, "Biz haftanın iki günü tarihi binamızda çalışıyoruz ama" diyor.


Mardin yüzünü hangi sabunla yıkıyor?



Mudurnu Belediye Başkanı, "Mardin'de onarılmış binalara asılan destekçi kimliği plaketleri çok kocaman, görüntü kirliliği yaratıyor" diyor. Metin Sözen, "Merak etmeyin, Mardin yüzünü iyi bir sabunla yıkıyor, o plaketleri duvara raptetmiyorlar, onlar geçici olarak kullanılıyor, aslında ülkenin önde gelen tasarımcıları sokak adlarından kapı numaralarına kadar tüm kent yönlendirme iletişimi üzerinde çalışmalar yapıyorlar, kentin hızla onarılmasının sevinci kırılmamalı..." diye yanıt veriyor.
Nevzat İlhan söz alıyor ve -biraz da Ekinci'ye yanıt vererek- "Bir yerin Dünya Mirası listesinde olmasının koşulları belli" diyor. "Niçin dünya çapında önemli? Bunun için bir karşılaştırılmalı rapor vardır ("comparative report") o doldurulur, SİT Alanı Yönetim Planı ve Yönetim Komitesi olmalıdır, gerçekten özgün olması da önemlidir, yoksa bize göre özgünlüğü başka türlü anlatamayız" diyor...


Altındağ (Ankara) Belediye Başkanı Ziya Kahraman

Ziya Kahraman, "Selçuklu'lardan sonra Ahiler bir cumhuriyet kurup, Ankara'yı öyle yönetmişlerdir. Biz, Hacı Bayram Veli'nin doğduğu Solfasol Köyü'nü de kapsayan bir ilçenin yöneticisiyiz" diyerek başladığı konuşmasını, "Altındağ'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşuna nasıl tanıklık ettiği" ile bütünlemeye çalışıyor. Sonra, Ankara ve Altındağ'ı "Augustus Tapınağı, Jülien Sütunu, 1073'de Türklerin eline geçiş, 1255'te ilk Ankara keçisi yünüyle kurulan dokuma tezgahları, Ahilik, Ahi Evran Camii, -bu arada Prof. Dr. Raci Bademli'den iletişimin ve korumanın doğru yörüngesinden nasıl saptırılamayacağı yönündeki uyarı mesajları- ile yüklü bir filme tanıtıyor.
Filmden hemen sonra "Prof. da Costa"dan bir itiraz-soru geliyor (da Costa sıkı bir Atatürkçü imişçesine): "21. yüzyılın da başkenti Ankara'dan sözedilen bu filmde Atatürk Orman Çiftliği de olmalıydı!" Ziya Kahraman, Atatürk Orman Çiftliği'nin "Yenimahalle İlçesi sınırlarında olduğundan dolayı filme alınmadığı"nı söylüyor...


Diyarbakır Belediyesi Genel Sekreter Yrd. Abdullah Sevinç

Abdullah Sevinç, "Mezopotamya ve Anadolu kültürünün beşiği bizim Diyarbakır'dır, Diyarbakır Surları ise dünyada eşi bulunmayan tek örnektir" diyor. M.S. 349 yılında yapılmaya başlanan 4 kapılı surların, bugün bir bölümünün yıkık olduğunu vurgulayan Sevinç, "mağaradan çıkan insanoğlunun toplumsal-kültürel izlerinin en rahat burada sürülebileceğini biliyoruz" diyor. "Tarihinde ilk defa, ÇEKÜL, Diyarbakır Valiliği ve Diyarbakır Belediyesi işbirliği ile surların rölövesinin çıkarıldığı"nı vurgulayan Sevinç, iyi iletişim ve hakkaniyet gözetildiğinde, Urfakapı, Darkapı özelinde olduğu gibi, örneğin "kötü yerleşim örneği dükkan sahiplerinin kendi dükkanlarını, kendi elleriyle yıkabilmelerinin" nasıl da mümkün olduğunu gösteriyor. Abdullah Sevinç, sur içinde içme suyu-yağmur-kanalizasyon ağının temizlenmiş olduğundan bahisle, sokakların parke taşı kaplandığını (şart midur?!), bir evi Yerel Gündem 21'e tahsis ettiklerini de ekliyor. Sevinç'in son sözleri "halk ile işbirliğinin çok önemli, ama aslolanın kamu- yerel- sivil- özel işbirliği olduğu ve de kültürün halkın ürünü, siyaset-üstü ve yerel bir şey olduğu" yönünde söyleniyor...
Adana Belediye Başkan Yardımcısı soruyor: "Uygulama planı sonradan mı yapıldı?" Sevinç, "projeyi ÇEKÜL ile birlikte yaptıklarını ama uygulama için restoratör bulmakta zorlandıkları"nı belirtiyor. Bayan Yang da iki soru soruyor: "-1) Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla surların onarımı normalin ötesine geçmiş; "konsolidasyon/rekonstrüksiyon olmuş, bunların kayıtları tutuluyor mu? 2) Kent içindeki yenilikler-değişimler sürecinde kent halkını nasıl hesaba katıyorsunuz?" Yanıt: "Yıktığımız yerler içinde tarihi doku yok. Onlar zaten yanlış konumlanmalar. Surların onarımına gelince, onlara dokunmuyoruz ki, etrafını temizliyoruz sadece!"

İzmir İmar Md. Hasan Topal
İzmir'in söyleyecek bir sürü sözü var.... İşte bazıları:
- "Elle tutulamayan" kültüre de sahip çıkıldığı...
- "İzmir Liseliler Derneği" eliyle "Agora'ya bile" sahip çıkıldığı...
- İzmir Kent Tarihi Müzesi ve İzmir Kitaplığı...
- İzmir'de yaşayan önemli kişiliklerin evlerine asılan plaketler...
- Belediye'nin "koruma organı" olarak "Tarihsel Çevre ve Kültür Müdürlüğü" gibi bir birim kurulması...
bütün bunları söyledikten sonra, "İzmir adına konuşanın"; "Eylül'de sizleri 5000 yaşındaki İzmir'e davet ediyoruz" demeye hakkı var mı, yok mu?!

-Herhalde var da, sonra mikrofonu İzmir Kültür Müdürü'ne geçirmesi salondakilerin hafif tertip protestolarına yol açmaya engel olamasa gerek. Öyle ya, daha sırada, canla başla yaptıklarını göstermek isteyenler varken hele...- İzmir Kültür Müdürü devam ediyor:
"Arkeoloji ve Kent' ilişkisi üzerinde duruldu. Üç dinin uyum içinde yaşadığı 'Yahudihane, Türk evleri, Levanten evleri' de buna göre ele alınacak o zaman. Özellikle Konak çevresinde yoğunlaşan Kadifekale- Agora... planda özel çalışma bölgesi olarak ayrıldı. Agora kazı alanı, Kemeraltı; 'Arkeoloji ve Tarih Parkı' olarak ayrıldı. 2002 kazılarıyla kuzey kanat açıldı. Doğu kanadı buna göre ele alınacak. Örgütlenme modeli; Valilik ve belediye!"

Ağırnas (Kayseri) Belediye Başkanı Mehmet Osmanbaşoğlu
"TKB sayesinde tarihe geçtik! Mimar Sinan'dan dolayı bize Kültür bakanlığı para veriyor. İş adamları da veriyor. Birazdan izleyeceğiniz CD'yi 1 milyara yaptırdık ama yanısıra onların amblemlerini de koyduk. Bunda da aykırı birşey yok o kadar!" Mehmet Osmanbaşoğlu'nun içten konuşması sempati alkışlarıyla yanıtlanıyor... Filmde ise şimdiye kadar Ağırnas'tan 6 belediye başkanının geçtiği, Avrupa'ya hali ihraç eden Ağırnas'ın, Sinan'ı ve o coğrafyadaki farklı dinleri keşfettikten sonra dünya ile iletişimini nasıl kurup geliştirdiği, 'baba dostu düşman olmaz' yaklaşımıyla nasıl dünya ile bütünleştiği görülüyor...

Bursa B.Şehir Belediyesi Başkan Yrd. Mehmet Aziz Ermer

"Pay edene pay kalmaz" demişler, boşuna dememişler!


Bursa son sunumu yapacak kent olarak gerçekten "zor durumda"! Çünkü o ana kadar yapılan sunumlar, ne içerik, ne de biçim açısından alışılagelen standartlara uymuş! Öyle ya, adam kapmış mikrofonu, bir başka "yetkili"ye geçirmiş... Ama ev sahibi, "kan kusar, kızılcık yedim der"
-Üff çok kötü oldu bu anlatım ama bu satırların yazarı onların sıkıntılarına o kadar yakından tanık oldu ki, başka türlü mümkünü yok anlatamazdı- ya, ha, işte o zaman ne yapılacak? Basit; "konuşma kısaltılacak!" Öyle de yapılıyor... O ana kadar yapılan sunumların belki de "en özen gösterilen"i, iki (tam "2") kez kısaltılıyor ve 2,5 dakikalık filmlerinden önce hızla sunuluyor:
-"Hanlar bölgesi projeleri,
- Bursa Kent Müzesi ve Arşivi (Adliye Binası)
- Hünkar Köşkü,
- Mezar Kitabeleri Çalışması (1 cilt kitap haline getirilmiş)
- Araba Müzesi
- Irgandı Köprüsü
- Tarihi Yaya Aksı Projesi
- Europa Nostra Ödülü (1988)
Sonra 2,5 dakikalık "şık" film de gösteriliyor ve herkes derin bir "Ohhhh" çekiyor! Bu derin iç çekişte bütün program boyunca radyofonik sesi, duyarlı yaklaşımı ve kültürü ile herkesin sempati ve saygısını kazanan "MC"nin (MC="master of ceremony") payının yabana atılmaması gerektiğnini söylemeye ne hacet!
Emeği geçen herkese teşekkür!




PANEL / GENEL DEĞERLENDİRME ve SONUÇ BİLDİRGESİ


Oturum Başkanı : Oktay EKİNCİ T.K.B. Genel Danışmanı
Raportör: Avniye TANSUĞ - ÇEKÜL İletişim Danışmanı

Kapanis Oturumu
Kapanış oturumunda yer alan Panel'de şu konuşmacılar, özetle şu mesajları ilettiler:

"UNESCO Açısından Değerlendirme" - Minja YANG, UNESCO Dünya Mirası Merkezi Direktörü

Yang, "Tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yok" diyerek başladığı konuşmasında, daha önce de değindiği UNESCO'nun 1962, 1968, 1972 ve 1976'daki tavsiye kararlarını özetledi. Yang, "Sonuçta kültürel koruma ile Disneyland inşa etmiyorsunuz, oturup, demokratik bir biçimde karar almak gerek, neyi, niçin koruyacağız? Bu bağlamda her düzeydeki katılımcının sorumluluğu önemli, özellikle seçilmişlerin... Kültürel yaratıcılık önemli bu aşamada, geriye değil, ileriye bakarak karar almak gerek... ...Önce bir 'vaha' yaratın, bu merkez olsun. Tarihi alan merkez ise, merkezle ve çevre arasındaki ilişki de çok önemli, düz olmalı aradaki mesafe, dolambaçlı olmamalı... Merkez, çevreden yalıtılmamalı. Korumanın evrim geçiren kuralları var. Tarihi dokuyu anlamak, kentin bileşenlerini Araştırmak/İncelemek, sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel açıdan korumayı 'sürekli ve dengeli' (Ruşen Hoca'nın uyarısı üzerine 'sürdürülebilirlik' yerine özellikle bu sözcükleri kullanıyoruz! A.T. ) kılmak, Eşitlik ve erişilebilirliği gözetmek gibi..."
Minja Yang, bu bağlamda, Vietnam'daki Huê kentini örnek vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kentlerin de kimliği vardır. Kent morfolojisi bunu inceler. Huê; Kutsal kent, Askeri kent ve Bahçe kent kimliklerini taşımıştır. Hemşehrilerin kentin 'niçin öyle' olduğunu iyice anlaması ve gelecek uğruna bugünkü yerel topluluğun eğitilmesi gerekir. İş üstünde eğitimi de gözönünde bulundurmalıdır. Bu yapılırken geleneksel malzeme bankaya para yatırı gibi saklanmalıdır. Tabiidir ki, bütün bunlar insan içindir. Bu hususta iyi bir örnek "Bangkok'u İnsanileştirme" projesidir. (Bu konuda İnternet'te ilginç bir belge "Humanizing Bangkok") Fener ve Balat Projesi de bizim öncelikle bu açıdan ilgilendiğimiz bir projedir. Bir kere İstanbul'un tarihi yarımadası başlı başına bir SİT'tir. Ancak bu SİT, büyüme, turizm, koruma tekniklerinin olmayışı, deprem, ahşap yapıların tahribi gibi etkenlerle tehdit altında. O yüzden kentin kimliğini korumak genel amacı ile öncelikle ahşap evleri yokolmaktan kurtarmak, sonra da toplumsal politikalarla ve toplumsal gelişme eylemlerini yenileyerek, tarihi bölgeyi yeniden canlandırmak, Fener ve Balat'ta planlandığı gibi yeni bir dinamizm yaratmak gerekiyor... Bunun için bakanlıklarınızı sıkıştırın, gerekli yasal düzenlemeleri yapmalarını sağlayın!"

"Avrupa Konseyi Açısından Değerlendirme" - Wolfdietrich ELBERT, Avrupa Konseyi Kültürel Politika ve Politik Hizmetler ve Faaliyetler Dairesi Bşk.Yrd.

"Kültürel korumada bugüne kadar alınan dersler önemlidir... Örneğin, Osmanlı Arşivleri'ndeki fermanlardan hoşgörü kavramının gerçek anlamını öğreniyoruz. Padişahın ağzından her türlü kültürün bağırlarına basıldığını yani. Bu ne kadar çağdaş bir yaklaşım aslında. Tabii bu arşivlerin erişilebilir olması gerekir. Bu bağlamda kültürün yönetimi kavramı da karşımıza çıkıyor. Avrupa Konseyi bu konuda başlattığı çalışmalarla gurur duyabilir... 'Küreselleşme', 'tıkanıklık'... bunların hepsi bizim uydurduğumuz hastalıklardır. Çünkü doğayı bile neredeyse insan yapmakta!... 'Eski şehir'de neyi kutsal tutuyorsak, yeni şehirde de ona dikkat etmeliyiz. Ama bu 'yeniden inşa' ile karıştırılmamalı. Bir şehri yeniden inşa edemeyiz, ancak yeniyi 'ona göre' inşa edebiliriz. Eski kentler de çağdaş hale getirilmeli.Mimarlık bunu hep gözönüne almalı. Bu bağlamda bir 'görsel terörizm'in varlığından kolaylıkla sözedebiliriz. Çağdaş mimariyi insancıl ve estetik kılmamız gerek. İyiniyetli süslemelerden bıktık artık. Avrupa Konseyi'nin kararlarını tam anlamıyla uygulayın, gerisi kendiliğinden gelir."


"Türkiye Açısından Değerlendirme"- Prof.Dr. Ruşen KELEŞ T.K.B.Danışma Kurulu Üyesi
"Dünden beri izlediğimiz bu toplantıda şunların altını çizdim:
- İzmir Büyük Şehir Belediyesi'nde kurulan 'Çevre ve Kültür Müdürlüğü',
- SİT alanı yönetim planı kavramı,
- Yücel Gürsel'in kültürün yeniden üretilmesi konusundaki mesajı ve dikkat çektiği insan ölçeği (yuvadan eve giden yolun, bir büyüğün elinden tutmadan gidilebilecek nitelikte olması ölçütü),
-Depremde göçerek (Bingöl, Mayıs 2003) 250 gencin ölümüne neden olan yapının kamu eliyle yapılan bir bina olması, kamu otoritelerinin ruhsat almadan inşaat yapamamaları gereği,
- Pulat Tacer'in sözettiği UNESCO kararlarının çevrilip, kullanımının yaygınlaştırılması konusunun TBMM'nin gündemine getirilmesi ile bu konuda bir izci örgütü kurulması önerisi,
- Elbert'in Osmanlı padişahlarının toleransından sözedişi, ki bunu Giscard d'Estaing'in de dinlemesini çok isterdim, buradan yola çıkarak, ister merkezi, ister yerel, iktidarı elinde tutanların kadroların davranışlarının önemi... Kültürel korumanın da davranışsallığı... Nitekim, AKP iktidarının 1. derece SİT alanlarındaki mutlak yapı yasağının kaldırılması yolunda TBMM'ne getirdiği teklif bunun güzel bir örneği. Anayasa Mahkemesi 1983 ve 1986'da yabancılara toprak satışını iptal etmişti, şimdi AKP hükümeti bunu da geri getiriyor... Yönetim yargının kararlarına itaat etmelidir, etmiyor.
Koruma politikaları kendi içinde ve diğer politikalarla tutarlı olmalıdır. Özellikle politik misyon taşıyanlar bu tip toplantıların başından sonuna kadar salonda kalıp, oturup, tartışılanları dinlemelidirler...
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK - Bu kavram ve sözcük artık çok dikkatli kullanılmalı hatta hiç kullanılmamalıdır. Yozlaşmanın, az gelişmişliğin sürdürülmesinin kime yararı vardır? Bunun yerine 'sürekli ve dengeli gelişme' demek daha doğru olur. Yasal hazırlıkları yapanlar da buna çok dikkat etmelidir. Terimler önemlidir. 'İstanbul'u pazarlamak' deyimi gibi. Selahattin Yıldırım, Ganhi'nin deyişini ne kadar isabetli seçmişti, 'Bu dünya herkesin hırsına yetecek kadar büyük değildir'...
-YÖNETİŞİM - Buna da tıpkı 'sürdürülebilirlik' gibi temkinle yaklaşılmalıdır. 'Yöneten ve yönetilen iki (2) tarafını, daha iyi yönetim sağlamak için, 'saydamlık ve hesap sorulabilirlik için, yönetim çok taraflı hale getirilsin' yaklaşımından doğan bu terim, sanıldığı gibi hiyerarşiyi de yatay hale getirmez. Mutlaka kullanılacaksa, 'çok taraflı yönetim', "ortak yönetim', 'çok ortaklı yönetim' gibi daha açık terimler kullanılmalıdır. Çünkü küreselleşme devleti küçültürken, yerini kimin alacağını söylemiyor. Yönetişimin yataylığı tartışılır. Dikeydir daha çok. Kamu tüzel kişileri tarafından, kamu yararına dönük 'Kamu hizmeti' ile 'işletme yönetimi'ni birbirine karıştırmamak gerekir. Küresel özel sektörün çıkarlarının herşeye kapsatılmasıyla sonuçlanabilecek ince bir çizgi bu. Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL de 'Kamu-yerel-sivil-özel işbirliğine dayalı strateji' derken, bu konudaki tüm tarafların eşit olduklarını açıklamalıdır ki, taraflar konumlarını bilsinler..."

Bu arada Avniye Tansuğ söz alarak, TKB ve Türkiye Bilişim Vakfı ile işbirliği içinde başlatılan; Türkiye'nin Bilgi Çağı'na taşınmasında hızlandırıcı işlev taşıyacak yerel yönetimlerin "e-dönüşüm", "e-belediye" ve kültür mirasının korunmasının dijital ortamda da sürdürülmesi konusundaki gelişmeler hakkında özet bilgi veriyor. Tansuğ, projenin Yunanistan ve ve bazı balkan ülkeleri ile AB destekli olarak paylaşıldığını belirtiyor ve 6-8 Haziran 2003'te Rodos'ta yapılacak toplantıdan sonra bu konuda daha somut adımlar atılacağını ekliyor.

T.K.B. Genel Danışmanı, Oktay EKİNCİ'nin, Sonuç Bildirgesi'ne esas oluşturacak notlarını okumasından sonra Erdoğan BİLENSER, "Kapanış Konuşması"nı yapıyor... (Not: Bildirge ortak görüşlerin toplanmasından sonra burada yayınlanacak!)





Hünkar Köşkü Açılışı


Bursa Buluşması sırasında, TBMM tarafından onarımı tamamlanan Hünkar Köşkü de 29 Mayıs 2003, Perşembe günü hizmete açıldı...

    


    


    


    


;    




Hünkar Köşkü'nün gördüğü manzarayı siz de görün:


Not:(Bu bölümdeki resimlerin üzerine tıklandığıda daha büyük boyutlulara ulaşılabilir)